Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
ebrar
ebrar

Doğum Sonrası Görülen Psikolojik Bozukluklar 810
Kadın Koç
Horoz
Mesaj Sayısı : 388
Doğum tarihi : 29/03/69
Yaş : 55
Nerden : türkiye
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 09/02/09
http://www.kadinca.hareketforum.com

Doğum Sonrası Görülen Psikolojik Bozukluklar Empty Doğum Sonrası Görülen Psikolojik Bozukluklar

Perş. Şub. 26, 2009 5:42 pm
gebelik ve doğum
önemli biyolojik değişikliklerin yaşandığı fizyolojik bir süreç olduğu kadar,
önceki psiko-seksüel gelişim dönemlerine ilişkin bastırılmış ve çözülmemiş
çatışmaların yeniden gündeme geldiği karmaşık bir psikolojik süreçtir. Evrimsel
olarak bütün canlıların içinde olan üreme ve türünü devam ettirme dürtüsünün
davranışsal tezahürüdür.Doğum Sonu (Postpartum) Döneme Uyum ve
Değerlendirme

Postpartum periyod, âileye yeni bir üyenin katılmasından
dolayı yeni bir düzenin kurulduğu bir dönemdir. Bebeğine, postpartum
rahatsızlıklara, âiledeki yeni düzene ve vücut beden imajındaki değişikliklere
intibak etmek zorunda olan anne için oldukça zordur bu dönem. Gebeliğin son
aylarında ve doğum sırasındaki içe dönüklük dönemini takiben loğusanın dış
dünyaya atılımı basamaklar hâlinde cereyan eder:

—Doğumdan sonraki ilk
birkaç gün anne pasif ve bağımlıdır. Daha çok eylem ve doğum olayı hakkında
konuşur, alıcı konumdadır ve kendine dönüktür.

—İkinci günden sonra anne
postpartum sürece intibak etmeye başlar, bebeğine yönelmiştir ve anne daha
ziyâde verici konumdadır.

—Anne daha sonra loğusalığın ilk haftalarındaki
daralmış yaşantısından yeniden duygusal çevre yaşantısına döner.

İşte bu
sürecin herhangi bir aşamasında takılma tedavi gerektiren durumlara yol açar. Bu
süreçten sonra annelik kimliğinin şekillendiği, annelik rolünün kazanıldığı bir
dönem gelir.

Annelik kimliğinin şekillenmesi doğan her çocukla birlikte
ortaya çıkar ve dört safhada gerçekleşir:
1) Gebelikte ortaya çıkan, geleceğe
hazırlanma safhasındaki kadın anneliğe ilişkin rol modellerini izler. Özellikle
kendi annesi nasıl bir annelik sorusunun cevabı için iyi bir örnektir.
2)
Biçimsel safha, çocuğun doğumu ile başlar. Anne, rol modellerinin etkisi altında
çevrenin kendisinden beklediği gibi davranmaya çalışır.
3) Biçimsellikten
çıkılan safhada kadın anneliğe ilişkin kendi tercihlerini, yâni kendi annelik
stilini geliştirmeye başlar.
4) Son safha olan kişisel safha da, annelik rolü
kazanılmıştır. Bu safhaya ulaşan anne artık bir anne olarak rahattır ve bu
konuda kendi fikirlerine ve davranışlarına sâhiptir.

Annelik rolünün tam
olarak kazanılması doğumu takip eden 3–10 ay arasında gerçekleşir. Kadının
sosyal desteği, yaşı, kişisel özellikleri, yeni doğanın mizacı ve âilenin
sosyo-ekonomik ve kültürel durumu, maddî manevî destek ve köstek sistemleri
annelik rolünü kazanmayı etkileyen faktörlerdir.

Doğumu izleyen dönemin
kadınlarda psikiyatrik bozukluk riskinin arttığı bir dönem olduğu uzun zamandır
bilinmektedir.



Doğum sonrası psikiyatrik bozukluklar üç ana
bölümde incelenebilir: 1) doğum sonrası hüznü, 2) doğum sonrası depresyonu, 3)
doğum sonrası psikozu.

DOĞUM SONRASI HÜZNÜ (Doğum Sonrası
Karamsarlığı)

Doğum yapma, önemli hayat olaylarından biridir. Doğumu
takiben, ilk bir haftada yeni duruma ve annelik rolüne adaptasyonla birlikte
biyolojik, hormonal dengedeki âni değişiklikle ilgili ortaya çıkan, hafif
huzursuzluk, yorgunluk uyumsuzluk, ağlama krizleri ile belirgin bir tablo
şeklinde görülür.

Doğum sonrası dönemde depresif duygudurum oranının
yüksekliği bilinmektedir. Depresif duygudurum, normâl sayılan bir hüzünlülük
(baby blues / maternity blues) hâlinden renkli ve hızlı başlangıçlı psikotik
depresyona kadar geniş bir dışavurum gösterir.

Doğum sonrası hüznüne yeni
anne olan kadınların %50-80’inde rastlanır ve doğumu takip eden ilk 2–10 gün
zarfında oluşabilmektedir. Hafif düzeyde de olsa gerginlik, yorgunluk, çocuğunun
veya kendisinin sağlığını konu edinen endişeler, ağlama, sıkıntı, dikkati
odaklayamama ve uykuya dalmada sorun yâhut sık uyanma görülebilmektedir. Bu
durum en yoğun olarak iki gün kadar yaşandıktan sonra, iki hafta kadar sonra
düzelir. Belirtiler herhangi bir tedavi uygulanmadan, sosyal destek ve ilgiyle
kendiliğinden geçer.

Doğum sonrası hüzünde risk
faktörleri:

*Annenin kanında bulunan kortizol düzeyinin yüksek
olması,
*Annenin ilk âdetinin yaşıtlarına göre daha küçük bir yaşta
gerçekleşmesi,
* Annenin âdetlerinin yaşıtlarına göre daha kısa sürmesi,
*
Annenin premenstrüel sendrom hikâyesinin bulunması.

Çevredekilerce
yapılabilecekler:

Bu dönemde çevredekiler anneyi rahat ettirmeye
çalışmalı, bebek bakımına yardım etmeli, anneye çocuğa çok iyi bakabileceği
şeklinde destekleyici yaklaşımları olmalıdır. Eğer annenin rahat ve huzurlu,
umutlu, güvenli olması sağlanamazsa, kişide daha ileri bir durum olarak doğum
sonrası depresyonu oluşabilmektedir.

Doğum sonrası ilk günlerde gözlenen
total plazma triptofanında beklenen normâl artışın gerçekleşemeyişi,
gonodotropinler ve diğer hormon düzeylerinin hızla değişmesi, platelet MAO ve
plazma cAMP düzey değişiklikleri, platelet adrenoreseptör alanlarının fazlalığı
gibi etkenler postpartum hüzünle ilişkilidir.

Doğum sonrası hüznün, doğum
öncesi disforinin devamı olduğu, bunda iki önemli risk etkeninin ilk kez gebe
olma ile önceden beri premenstrüel sendrom öyküsü mevcudiyeti olduğu
düşünülmektedir.

Genelde bu durumun normâl olarak değerlendirilmesi
gerektiği, kişiye güven vermenin önemli olduğu vurgulanırsa da, aslında doğum
sonrası hüznü duygudurum bozukluğu yelpazesi içindedir ve çok iyi takip
gerektirir.

Doğum sorası hüzünde terapötik yaklaşım destekleyici çabaları
içerir. Annelere progesteron vermenin doğum sonu hüzünlerini azaltmanın olanaklı
olabileceği kesinlik kazanmamıştır.

POSTPARTUM DEPRESYON

Doğum
yapan kadınlarda, doğumdan sonraki bir yıl içinde daha sık ortaya çıkabilir.
Doğum yapan her 10 kadından birinde gelişen doğum sonrası depresyondur. 2 sene
zarfında gelişirse gecikmeli tip denir.

Genellikle doğumdan sonraki 2–8.
haftalar içinde başlar ve en az iki hafta en çok bir yıl kadar sürer. Tedavi
görmeyen kadınlarda 3 ay ilâ 1 yıl arasında kendiliğinden düzelir.

Geriye
yönelik epidemiyolojik taramalar ciddi ruhsal ve duygusal hastalıkların ortaya
çıkması açısından, postpartum dönemini gebelik dönemine kıyasla 3–4 kez daha
riskli olduğunu ortaya koymaktadır. Postpartum döneminin ilk 4 haftası bu açıdan
en riskli dönem olmakta, ancak genellikle bu süre 6. aya kadar
uzayabilmektedir.

Gebelik süresince evlilik gerilimi ve tatminsizliği,
istenmeyen hayat olayları önemli etkenler olarak bildirilmiş, bilişsel yatkınlık
ortaya konmuş, çocuk bakımına âit beklentilerin ise belirleyici olmadığı
yazılmıştır. Ergenlik döneminin biyolojik-psikolojik stresleri bu çağdaki
annelerde depresyon oranını, yetişkin annelerden yüksek
kılmaktadır.

Doğum sonrası depresyonun sebepleri kesin olarak
bilinmemektedir. Hızlı fizyolojik değişikliklerin rolü olabileceği
düşünülmektedir, ancak hangi faktörlerin daha fazla sebep olduğu açık
değildir.

Bununla birlikte bâzı risk faktörlerini taşıyan kadınlarda
doğum sonrası depresyonun daha sık görüldüğü bilinmektedir:

Kadının veya
eşinin işsizliği,
Sosyal desteğin yetersiz olması, evlilikle ilgili
sorunlar, beklenmedik hayat olayları (ölüm, ayrılık vs.),
Plânlanmamış
gebelikler,
Çok doğum yapmış olma,
Daha önceki gebeliklerde depresyon
geçiriliş olması,
Anne sütü ile besle(ye)meme,
Kayıpla sonlanan gebelik
ve doğum tecrübeleri,
Erken anne-bebek ayrılığı ve
Bebeğin bakımı ile
ilgili duyulan kaygılardır.
Ayrıca çocuğun özürlü doğması veya bâzı
geleneksel-kapalı toplum yâhut yörelerde çocuğun cinsiyetine yönelik beklenti ve
değer yargılarının da depresyon gelişimi açısından önemli bir stres kaynağı
olabileceğine ilişkin birçok klinik gözlem vardır. Ayrıca, bebeğin düşük doğum
ağırlıklı olmasının, sezaryenle doğumunun, zor doğumun ve biberonla
beslenmesinin yüksek depresyon oranları ile önemli ölçüde ilişkilidir. Evlilik
dışı doğum, ölü doğum, âilede psikiyatrik hastalık öyküsü diğer risk
etkenleridir.

Çocuk doğuran depresif kadınlarda erken gebelik döneminde
de yüksek belirti düzeyi ve sosyal uyumsuzluk olur. Doğum sonu ruhsal sorun
sergileyen annelerin %80’inde duygudurum bozuklukları, %6’sında şizofreni
gelişir.

Postpartum depresyonu düşünmemize rehberlik edecek önemli
göstergeler arasında geçmişte psikopatolojik bir durumun olduğuna dâir hikâye,
gebelik sırasında psikopatolojik bir durumun ortaya çıkması, evlilik içi
ilişkilerde zayıflık, sosyal desteğin az olması, stresli hayat şartları
sayılmaktadır. Düşük âile geliri, düşük meslekî statü gibi faktörler daha az
etkilidir. Bir çalışmada daha önceki gebelikleri düşükle sonuçlanan kadınların,
bir sonraki gebeliğin son 3 ayında daha yüksek düzeyde depresif belirtiler ve
anksiyete gösterdiği tesbit edilmiştir. Ayrıca düşüğü takiben 2. kez gebe kalan
kadınlarda postpartum ilk yılda daha fazla depresif belirti gösterme eğilimi
vardır.

Anne sütü ile beslemenin genel yararları iyi bilinmektedir.
Postpartum depresyon açısından ele alındığında ise anne sütü ile beslemenin
olumlu ve olumsuz etkileri olabilmektedir. Anne sütü veren kadınlar, kendilerine
ayıracak zamanlarının çok az oluşu, emzirme nedeniyle uykusuz kalmaları, ilâç
kullanmaları gerektiğinde bebeğe zararı olacak endişesi duymaları gibi
nedenlerle kolaylıkla olumsuz ruh hâline girebilirler. Bunun yanında anne
sütünün hızla kesilmesinin bâzı hormonal değişiklikler yoluyla depresif
belirtileri daha da kötüleştirdiği düşünülmektedir.

Doğum sonrası
depresyon sık görülmesine karşın çoğu kez teşhis edilememektedir. Bu durumun
başlıca sebepleri kadının olumsuz duyguları nedeniyle kendini yalnız hissetmesi
veya utanması, rutin kontrol için çağrıldığı 6. doğum sonrası haftaya kadar
doktorla görüşme imkânı bulamamış yâhut hangi doktora başvuracağını kestirememiş
olması, yeni doğan bebeğin verdiği heyecanla yakınmalarını dile getirememesi
olabilir.

Çoğu kadın sorunlarını depresyon olarak idrak etmez, yine çoğu
bu konuda destek arayışı içinde değildir. Bu konuda yardım arayışında olan bir
kadın da çoğu kez bebeğinin doktorundan bu konuda bir yardım alabileceğini
düşünmez. Ağır doğum sonrası depresyonu olan kadınların yalnızca %50’den azı
belirtilerini depresyon olarak değerlendirmektedir.

Doğum sonrası
depresyonunda riski arttıran faktörler

Sorunlu evlilikler, sorunlu
beraberlikler, kişinin çocukluğunda veya gençliğinde ağır sorunlar yaşaması,
doğumun uzun sürmesi, çocuğun doğumu, öncesi ve sonrasında mutluluk veren bir
ortamın olmaması, annenin yakın çevresinin kişiye destek olmaması, âdet
sorunları, kişinin kadınlığa bakışı, idrak edişi ile ilgili sorunlar önemli risk
faktörleridir.

Tedavi

Antidepreasan ilâç tedavisi
şarttır.

Bununla sonuç alınamazsa elektrokonvülsif terapi (EKT)
kullanılır.

POSTPARTUM PSİKOZ

Yaklaşık olarak 500 kişide 1
oranında görülmektedir. Önceki hâmileliklerinde psikoz tablosu görülenlerde risk
3 kişide 1’e yükselmektedir.

Belirtileri

Uykusuzluk,


Gerginlik,

Baş ağrıları,

Duygusal açıdan aşırı
tepkisellik,

Huzursuzluk ve gün içinde sıkça dalgalanan bir ruh hâli ile
başlayabilen bu durum kendini her tür kötü olayın sorumlusu olarak görme, doğan
çocuğun aslında kendi çocuğu olmadığını, hâttâ doğumu bile kendisinin yapmadığı,
bebekte bir sağlık sorunu olduğu, ona yeterince bakamayacağı ve acı
çektirebileceği için onu veya kendini öldürerek acılara son verme düşünceleri,
bebeğini öldürmesi, kurban etmesi yolunda olmayan sesler duyma gözlenmektedir.


Kendilerine zarar verileceği, çevrelerinde olan olayların kendilerine
yönelik olup, özel anlamları olduğu, haklarında konuşulduğu şeklinde
düşüncelerle birlikte olabileceği gibi aşırı neş’e veya öfke, yerinde duramama,
uyumaya ihtiyaç duymama, kendini çok büyük, her türlü güce sâhip ve önemli bir
kişi olarak görme ve bu yönde sesler duyup, ona göre davranma gibi hallüsinasyon
ve hezeyanlarla da seyredebilir.

Bâzen nerede olup, ne yaptığını
bilememe, yaptıkları ve yaşadıklarını unutma, hatırlayamadığı kısımları kendine
göre uydurarak doldurma gibi belirtiler konuşulan konu yâhut içinde yaşanan
durumlara uygun olmayan yüz veya diğer vücut lisanı ile cevap verme,


Davranışlarda yavaşlama veya saldırganlaşma şeklinde olan değişimler
gözlenmektedir.
Doğumu izleyen ilk iki hafta içinde başlayabilen bu durum
erken dönemde ve yeterince tedavi edilmezse yıllarca sürebilen, tedavisi zor bir
hâle dönüşebilir.Rahatsızlığın en üzücü tarafı bu rahatsızlıkta hastaların
%4’ünde rastlanabilen bebeğini öldürme (enfantisid veya filisid) davranışıdır.
Bu sebeple hastalık kişinin çevresince önemsenmeli ve dikkatli
olunmalıdır.

Tedavide anne ve bebeğin güvenliği açısından hastâneye
yatırılma, emzirmenin kesilmesi ve ilâç tedavisi, tedaviye cevapsızlık ve ölüm
düşünceleri hâlinde EKT düşünülmelidir.

Gerek postpartum depresyon,
gerekse postpartum psikoz Psikotik özellikli bipolar bozukluğun (manik depresif
hastalığın) belirtisi olabilir ve mutlaka uzman takibi
gerektirir!



PRATİSYENLERE VE ÂİLE HEKİMLERİNE DÜŞEN GÖREV
NEDİR


Basit ve hafif ilâ orta derecedeki depresyonlarda derhâl uygun
dozda antidepresan başlayıp, hastayı yakın takibe alınız;
Mutlaka sütten
kestiriniz. Mutsuz bir annenin veremeyeceği huzurun telâfisi yoktur ama sütün
alternatifi çoktur.
Eğer yukarıda bahsedilen yönlerde gelişme sezinlerseniz,
vak’ayı derhâl psikiyatri uzmanına sevk ediniz.


Prof. Dr. Mehmet
Kerem Doksat
zeynep
zeynep

Doğum Sonrası Görülen Psikolojik Bozukluklar 810
Kadın Koç
Domuz
Mesaj Sayısı : 184
Doğum tarihi : 09/04/83
Yaş : 41
Nerden : izmir
İş/Hobi : işletmeci
İleti : müdür
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 10/12/08
http://muradiyeforum.net

Doğum Sonrası Görülen Psikolojik Bozukluklar Empty Geri: Doğum Sonrası Görülen Psikolojik Bozukluklar

Perş. Şub. 26, 2009 10:06 pm
sağol
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz