Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
CRUEL
CRUEL

DEPRESYON S_mod10
Erkek Yay
Maymun
Mesaj Sayısı : 1345
Doğum tarihi : 18/12/80
Yaş : 43
Nerden : istanbul
İş/Hobi : elektrik teknisyeni
İleti : format
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 208
Kayıt tarihi : 28/10/08
http://muradiyeforum.net

DEPRESYON Empty DEPRESYON

Salı Ara. 02, 2008 9:45 am

DUYGUDURUMU BOZUKLUKLARININ SIKLIĞI VE NEDENLERİ


Duygudurumu Bozuklukları Major Depresif Bozukluk, Bipolar I
Bozukluğu (BB), Distimi ve Siklotimik Bozukluktan oluşur. Bunlar
arasında en sık rastlanılan ve en çok tanı alanlar Majör Depresyon ve
Bipolar I Bozukluğudur.
Duygulanım (affekt) bireyin olaylara, anılara,
düşüncelere neşe, öfke, üzüntü, keder gibi duygusal tepkimelerle
katılabilme yetisidir. Duyguların gözlenebilen, olay sırasındaki, kısa
süreli duygusal dışavurumudur. Yüz görünümü, mimikler ve sözel olarak
dışa vurulur. Duygudurumu (mood) ise bireyin daha
uzun bir süre belli bir duygulanım içinde bulunuşudur. Kişinin iç
duygusal durumudur. Bu iki terimi bir benzetmeyle tanımlayacak olursak
duygulanım için “hava durumu”, duygudurumu için “iklim” benzetmesini yapabiliriz.
Sıklık ve Yaygınlık
Majör depresif bozukluğun (MDB) yaşam boyu yaygınlığı genel olarak
%9-20, erkeklerde %5-12, kadınlarda %10-25 arasındadır. Kadınlarda
erkeklere oranla 2 kat fazladır. Başlama yaşı 20-50 arasında ortalama
40 yaşları dolayındadır. Her ırk ve sosyoekonomik düzeyde
görülmektedir.
Nedenleri
Duygudurumu bozukluklarının nedenleri günümüzde biyolojik ve
psikososyal nedenler olarak 2 ana başlıkta incelenmektedir. Bu
etkenlerin birbirlerini etkileyerek bozukluğa yol açtıkları
düşünülmektedir.
A. BİYOLOJİK NEDENLER (sayfa 2)
B. PSİKOSOSYAL NEDENLER (sayfa 3)
A. BİYOLOJİK NEDENLER

1. Biyojenik aminler:

Duygudurumu bozukluklarının oluşumunda en
çok üzerinde durulan maddeler norepinefrin , dopamin ve
serotonindir. Kullanılan antidepresan ilaçların etkileri bu
nörotransmiter denen maddeler aracılığı ile ortaya çıkmaktadır. Bu
maddelerin kendi aralarında karmaşık ilişkileri vardır.

2. Nöro-endokrin değişiklikler:Duygudurumu
bozukluklarında hipotalamus-hipofiz-tiroid ve
hipotalamus-hipofiz-adrenal akslarındaki bozukluklardan söz edilir.
Depresyonda hipofizden aşırı ACTH salınımı, adrenal bezin ACTH’ya aşırı
duyarlılığı nedeniyle adrenalden kortizol salınımında artış olduğu
düşünülmektedir. Kortizol salınımı normal kişilerde döngüsel ritim
gösterir. Depresyonda normal döngüsü bozulur.

Diğer önemli değişiklik tiroit
eksenindeki değişikliklerdir. Bu nedenle depresyonlu olgularda tiroit
hormonları, TSH ve tiroit antikorları kontrol edilir.

3. Kalıtımsal nedenler:

Duygudurumu bozukluklarında
kalıtımsal yatkınlık söz konusudur. Yapılan aile çalışmalarında
hastaların 1. derece akrabalarında risk bir kaç kat artmaktadır. Ancak
genetik geçişin türü henüz kesin olarak belirlenememiştir.

4. Beyinde bazı yapısal bozukluklar araştırılmış olsa da kesin kanıtlara ulaşılamamıştır.

5. Uyku bozuklukları:

MDB’da özellikle uyku EEG’sinde
değişiklikler gözlenmektedir. Özellikle REM (uykunun hızlı göz
hareketlerinin olduğu dönemi) süresindeki kısalma depresyona yatkınlık
göstergesi olarak ele alınmaktadır.

6. Biyolojik beden saati (döngüsel ritm):

Duygudurumu bozuklukları ile
biyolojik beden saati arasında ilişki kurulmaktadır. Duygudurumu
bozukluklarının mevsimsel özellikler göstermesi, döngüsel oluşu, uyku
bozukluklarının bulunuşu, biyolojik beden saatini düzenleyen
melatonindeki değişikliklerin gösterilmesi bu varsayımı
desteklemektedir. B. PSİKOSOSYAL NEDENLER
1. Yaşam olayları:
Yaşam olayları ve çevresel stres etkenlerinin özellikle ilk
atakta etkilidir. Ayrıca erken yaştaki kayıp ve ayrılıkların reseptör
düzeyinde değişiklikler yaptığı ve ileri yaşlarda depresyona yatkınlık
oluşturduğundan söz edilir.
2. Hastalık öncesi (premorbid) kişilik:
Hastalık öncesi kesin bir kişilik tipi belirlenememesine
karşın bağımlı, takıntılı zorlantılı ve histriyonik kişilik özelliği
olanlarda depresyona eğilim olduğu düşünülmektedir.
3. Psikanalitik kuram:
Psikanalitik kurama göre depresyonda bir sevgi nesnesi kaybı
söz konusudur. Yaşamın erken dönemlerinde bozuk anne-çocuk ilişkisi
nedeniyle sevgi nesnesine karşı ikircikli duygular (ambivalans, aynı
anda sevmek ve nefret etmek gibi) gelişmiştir. Bu sevgi nesnesi özsever
(narsistik) desteklerin sağlandığı bir nesnedir. Aynı zamanda bu
kişiler katı-acımasız, cezalandırıcı üstbenlikleri (süperego) olan
kişilerdir. Herhangi bir nedenle (bilinçdışı yada gerçek) bu nesneye
karşı bir kayıp duygusu yaşandığında, kayıptan doğan gerginliği
azaltmak için sevgi nesnesi içe atılır (introjeksiyon). Sevgi nesnesine
karşı olan ikili duygular kişinin kendisine yönelir. Böylece kişinin
özsaygısı azalır, kendini değersiz ve suçlu görmeye başlar, depresyon
gelişir.
4. Benlik (ego) Psikolojisi:
Bu kurama göre benliğin 3 alanda özsever amaçları vardır.
Bunlar; değerli ve sevilen biri olmak; güçlü ve üstün olmak; iyi ve
seven olmaktır. Bunlar kişinin sağlıklı bir kendilik imgesi
geliştirmesi için gereklidir. Yaşamın ilk yıllarında çekirdekleri
oluşur. Bu gelişimde yine annenin çok önemli bir rolü vardır. Eğer
yaşamda bu istekler gerçekleştirilemezse benlik kaygı ve çatışmaya
girer. Bu özsever engellenme sonucunda özsaygı düşer ve depresyon
gelişir.
5. Bilişsel (kognitif) kuram:
Çocukluk çağında yaşanan deneyimler bazı temel düşünce ve
inanç sistemlerinin oluşmasına neden olur. Oluşan bu şemalar kişinin
erişkin yaşamında kendine ve dünyaya bakışını ve davranışlarını
biçimlendirir. Depresif kişilerde bu şemalar katı, değişime karşı
dirençli ve aşırılık özelliklerini taşırlar. Herhangi bir yaşam
olayında gizli kalmış bu şemalar alevlenir. Ortaya olumsuz otomatik
düşünceleri çıkarır. Olumsuz otomatik düşünceler kişinin bulunduğu
durumla ilgili verilerin işlenmesi sırasında oluşan bilişsel hatalar ve
çarpıtmalar sonucunda oluşur. Depresyonda hatalı bilgi işleme süreci
sonucunda ortaya olumsuz bilişsel üçlü çıkar; dünyaya, kendine ve
geleceğe karşı olumsuz düşünceler. Bu olumsuz bakış sonucunda depresyon
gelişir.
6. Davranışçı kuram:
Erken yaşam dönemindeki deneyimlerle kişiler çeşitli davranış
biçimlerini öğrenirler ve kendi yaşamlarında uygularlar. Bu kurama göre
depresyon bir öğrenilmiş çaresizlik durumudur.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz