Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
abdullah
abdullah

Şüphe nedir ve bir kısım kimselerin endişe ettiği kadar korkulacak bir şey midir? 110
Erkek Oğlak
Yılan
Mesaj Sayısı : 56
Doğum tarihi : 01/01/90
Yaş : 34
Nerden : Tokat
İş/Hobi : tezgahtar
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 12/11/08
http://muradiyeforum.net

Şüphe nedir ve bir kısım kimselerin endişe ettiği kadar korkulacak bir şey midir? Empty Şüphe nedir ve bir kısım kimselerin endişe ettiği kadar korkulacak bir şey midir?

Paz Kas. 16, 2008 2:20 pm
Şüphe, insanı sinsi sinsi kemiren ve yavaş yavaş ölüme götüren korkunç
bir hastalıkdır. İnsan; bir kere inanç, düşünce ve tasavvurlarıyla
kendini bu hastalığa kaptırdı mı, artık hayatî bütün fonksiyonlarıyla,
rûhî bütün melekeleriyle felç olmuş demekdir.

Şüphe ve şüpheciliğin iki esasa dayandırılması mümkündür:

1- İrâdî olarak benimsenen, eskilerin reybîlik dedikleri şüphecilik;
2-
İç idrak ve dış müşâhede muvâzenesizliğinden; niyet ve nazar
inhirâfından; bilgide, terkib kabiliyetine sahip bulunamayışından doğan
diğer bir şüphecilik...

İkinci şık şüphecilik, hemen hemen her
yerde üzerinde durduğumuz bir mevzûdur ve kanâatimce izâlesi de
mümkündür. Birinci şık şüphecilik ise; o, bir mizâc hastalığıdır. Bu
kabil şüpheciler için Spinoza: "Hakîkî reybî (şüpheci)nin vazifesi
susup oturmakdır. " demişti. Keşke bu nasihatı dinlemiş olsalardı. Hiç
olmazsa zararları başkalarına dokunmaz; nefislerine münhasır kalırdı.

Vâkıa
şüphenin, bir de ilmî maksad ile şartlandırılmış ve muvakkat olanı
vardır ki, o türlü şübheye kimsenin diyeceği bir şey yoktur. Ne var ki,
bizim burada hastalık dediğimiz şüphe, Dr. Paul Sollierin de ifade
ettiği gibi "Hâlledilmesi imkânsız ve çözülmeyecek gibi olan şüphedir.
" Böyle bir şüphe, sürekli olarak şuurumuzu baskı altına alır ve devam
eder. Sonra bütün ahvâl-i rûhiyemizi ve bütün zihnî faaliyetlerimizi
felce uğratır. Bu hâle gelmiş bir insan rûhu, binbir tereddüdün odak
noktası olduğu gibi, binbir kararsızlığın, iç içe kesişip durduğu
karmaşık ve içinden çıkılmaz yollara benzer.

Şüphelerini
aşamamış ve onlara söz dinletememiş bir insan için; bedenî
iktidarsızlık, zihnî ve ahlâkî teşevvüş ve inhiraflar önüne geçilmez
cebrî hâdiselerdendir.

Şüphe insanın tavırlarında katılık,
ruhunda sıkıntı ve beceriksizlik hâsıl eder. Binaenaleyh şüpheci
kimseler, bedene mütevakkıf işlerde hep kaçmak arzusu; yorgunluk
getiren şeylere karşı da nefret izhar ederler. Hiçbir iş görmeden
yorulmuş bu türlü tiplere, psikiyatrinin koyacağı teşhisler ne kadar
iddialı olursa olsun, bunlar hakkında, iç yetmezliğin fonksiyonunu
inkâr etmek kabil olmayacaktır.

Şüphenin zihin üzerindeki
tesirine gelince, bu maraza mübtelâ olanlar devamlı ve ciddî zihnî
faaliyet gösteremezler. Az çok dimağı uzun süre şübhe dalgalarıyla
sarsılmış bir insanın. sâlim düşünebilmesi bir hayli müşküldür.
Böylelerin en bâriz yanları, dikkatlerinin zaafa uğraması, zihinlerinin
cevvâliyetini kaybetmesi ve hafızalarının sıkıntıya düşmesi gibi
hâllerdir. Artık, bu tipler için, her şey gitgide gayri mümkün bir
şekle girer ve önlerine "olmazlardan" aşılmayan tepeler dikilir.
Onların önünde birtek açık kapı ve yürünebilir bir tek yol vardır; o da
başkalarını tenkit yolu. Bununla yaşar ve bununla varlıklarını
sürdürürler.

Bir de şüphenin, ahlâkı baskı altında tutması
bahis mevzûudur ki, bana göre en tehlikelisi de budur. Arzu ve
isteklerin; ihtiras ve temâyüllerin; hülâsa şahsiyetin en bâtınî ve
samimî esasını teşkil eden şeylerin maruz kaldıkları sarsıntılar ve zıd
dalgalanmalar, şübheli insanların zihinlerinde meydana getirdikleri
neticelerin bir aynını da ahlâkî sahada meydana getirirler.

Hele,
ileri safhadaki büyük şüphecilerde, bazen hiçbir şeyden müteessir
olmama gibi bir sertlik, katılık ve cansızlık hükmettiği gibi, bazen
de, tamamen yıkılmış manevî şahsiyetleri itibariyle, toplum insanı olma
vasfını bütün bütün kaybederler.

Şüphe, ictimâî neticeleri
itibariyle de çok tehlikeli bir hastalıktır. Çevresinden ve çevresinde
olup biten şeylerden şüpheye düşmüş bir kimse, göz göre göre kendisini
bin bir endişe içine atar, hem kendini hem de çevresini rahatsız eder.
Ve hele, mütereddid ve şübhelere mübtelâ olanların, mesûliyet
endişesiyle, hareket etmenin gerekli olduğu yerde geri çekilmeleri
veyahut hareket vaktini kaçırma gibi durumları o kadar tehlikelidir ki;
bazen bir cemaatin bütün bütün mahvolmasına sebebiyet verebilir.
Bilhassa ehemmiyetli ve büyük işlerde, siyaset ve harblerde, başı
tutanların tereddüd ve şüpheleri milletleri ve orduları batırmaya yeter
ve artar.

Aslında, kendinden şüphe edenin başkaları için bir
istinatgâh olması da düşünülemez, zîrâ, kendinden şübhe edenin, nasıl
hareket edeceği belli olmadığından, arkasında bir kaç defa yanılmaya
maruz kalmış yığın var. Bunlar onun, en mâsum ve makûl davranışlarını
da hep kuşkuyla karşılarlar.

Mamâfih, şübhecilerin büyük bir
kısmının "olduğu gibi" kalma meylinde olmalarına karşılık, az bir
kısmının da, ileri gitme, hamle yapma gayretleri küçümsenmeyecek
nispettedir.

Hâsılı, şüphecilerin ne düşüncelerinde, ne de iş
ve davranışlarında itidâl ve muvâzene yoktur. Onlar içinde,
mevkilerini, mesleklerini, memuriyetlerini mesuliyet korkusuyla terk
eden o kadar çok kimse vardır ki (maâzallah) böyleleri kritik bir
dönemde bir millet ve bir devleti felç edebilir. Bunların
atılganlıkları bir mâcera olduğu gibi, vehim uzantısı tedbirleri de bir
sönüp gitme ve donukluktur. Bazılarına göre bu hâl bir iradesizlikden
kaynaklanıyor gibi görünse bile aslında hiç de öyle değildir. Aslında
bu hâl isâbetli ve seri karar verememeden, hayatla alâkalı umum ahvâl
ve hâdiselerin bize ifâde ettiği çeşitli çözüm yollarından birini
tercih edememekden kaynaklanmaktadır.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz