Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

BENİM BİR AĞACIM VAR 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 40
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : BENİM BİR AĞACIM VAR 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

BENİM BİR AĞACIM VAR Empty BENİM BİR AĞACIM VAR

Cuma Ara. 12, 2008 8:33 am
O gün çok güzel bir
gündü. Gökyüzünde kuşlar sevinçle uçuşuyorlardı. Ağaç dallarının
arasında birbirleriyle şakalaşıyorlardı. Bazen de kavga ediyor
olmalıydılar ki, çok fazla gürültüleri yükseliyordu havaya. Bir
taraftan da hoş bir melodi gibi arı vızıltıları geliyordu kulağa. Her
şey uyanmış, işinin başına geçmişti anlaşılan. Rengarenk benekli
kelebekler de boş durmuyorlardı. Onlar da çiçekten çiçeğe konmak için
yarış ediyorlardı sanki birbirleriyle. Bir yandan da evin yan
tarafından akan dereden güzel bir su sesi geliyordu.

Serpil güzel ve rahat bir uykudan uyanmıştı. Evin avlusundaki çeşmeden
ellerini ve yüzünü yıkadı. Sonra da annesinin hazırladığı kahvaltıdan
yedi afiyetle. Her şey çok güzeldi. Güneş onun için gülümsüyordu sanki.
Kuşlar onun için cıvıldaşıyorlardı. Kelebekler en güzel renklerini ona
göstermek için yarışıyorlardı. Ya şu dereden gelen su sesine ne demeli?
Çok güzel bir gündü.

İşte bu güzel gün, Serpil’in içini coşturmuştu. Oyun oynamak için
sabırsızlanıyordu. Ama arkadaşlarının hiçbirine ulaşamazdı bu saatte.
Bu duyguyu yaşayınca içinde garip bir acı duydu. Çünkü Arkadaşlarının
çoğu şimdi tarlada ya da bahçede ailelerine yardım ediyorlardı.
İçinden, "Şu tatilleri de sevmiyorum. Bütün arkadaşlarımın işleri var.
Onlarla şu güzel günde bir araya gelip oynayamıyoruz bile. Oysa okulda
hep birlikteyiz. Hiç olmazsa teneffüslerde dilediğimiz gibi
oynayabiliyoruz." dedi.

Bir müddet, "Acaba ne yapsam?" diye düşündü. "Biraz kırlarda dolaşıp,
çiçek toplayayım. Topladığım güzel çiçekleri vazoya koyarım." İçinden
muzip muzip güldü. "Acaba ninemi ikna edip, halatları ondan nasıl
alabilirim? Eğer onu ikna edip, halatları alırsam güzel bir salıncak
kurdururum dedeme. Oh ne güzel bir düşünce" diye geçirdi içinden. Ama
önce kırlarda biraz dolaşsam iyi olur" dedi. Sonra da, içinden şarkılar
söyleyerek zıplaya zıplaya kırlara doğru koşmaya başladı. Şimdi kendini
çok daha mutlu hissediyordu.

Topladığı bir demet kır çiçeğiyle eve döndü. Dedesi avluda bir şeylerle
uğraşıyordu. Dedesini görünce çok sevinmişti. Dedesini çok seviyordu
Serpil. Çünkü dedesi onun en iyi dostuydu. Masal arkadaşıydı. Dedesinin
elinde bir tutam uzun uzun çubuklar vardı. Yanına yaklaştı. Sevinçle,
"Nasılsın Dedeciğim? Bak çiçeklerime? Ne kadar güzel. Dede ninemden
halatları istesek acaba verir mi? Çok güzel bir gün. Ben de çok
mutluyum, ama benimle oynayacak hiç arkadaşım yok. Çok yalnızım ve
sıkılıyorum. Eğer ninem halatı verirse, bana salıncak kurar mısın?
Dedeciğim elindeki çubuklar da ne acaba?"

"Ohhh!! Hele şükür elimdekileri fark edip sordun. Kızım bir soru
sorulduğunda ya da konuşulduğunda, karşılığını almadan başka bir soru
sorulmaz. Ya da farklı bir konudan bahsedilmez. Ben şimdi senin
sorduğun soruların hangisine cevap vereyim bilemiyorum?"

"Oh, evet haklısın dedeciğim. Özür dilerim. Kendimi çok yalnız
hissediyordum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Bu yüzden de kendi kendime
oynayacağım oyunlar düşünmüştüm kafamda. Seni de görünce hepsini birden
sıralayıverdim. Kusura bakma. Şey, en son sorduğumdan başlayabilirsin.
Elindeki çubukların ne olduğunu sormuştum."

"Peki tamam. Yalnızken insanların kendini nasıl hissettiklerini çok iyi
bilirim. Bu yüzden içindeki sıkıntılı duyguyu anlıyorum. Elimdekiler
birer çubuk değil. Bunlar birer fidan."

"Fidan mı?"

"Evet, bunlar; erik, kayısı ve badem fidanları. Bunları bugün
bahçemizin kenarlarına dikeceğim. Büyüyünce, hepsi birer meyveli ağaç
olacaklar."

"Ama dede, madem meyveli ağaç olacaklar. O halde bahçenin iç
kısımlarına dikmen daha doğru olmaz mı? Hem gelen geçen çocukların ve
hayvanların meyvelerine uzanmasından korunmuş olmazlar mı?"

"Hah ha ha.. İlahi kızım. Hiç senin gibi düşünmemiştim. Senin
söylediğin gibi de düşünülebilir, ama ben öldükten sonra da arkamdan
dua edilmesini istiyorum. O yüzden bu fidanları bahçe kenarına
dikiyorum."

"Bahçe kenarında olduğu için neden sana dua etsinler ki dede? Doğrusu hiçbir şey anlamadım."

"Bak şimdi. Ben bu fidanları bahçenin kenarına ektiğimde büyüyüp, meyveli birer ağaç olacaklar değil mi?"

"Evet."

"Bunlar büyüdüğünde, çocuklar geçerken yiyecekler. Bahçenin kenarından
geçen yolcular yiyecek. Sonra, yoldan geçen hayvanlar, ağacın dibine
düşen meyvelerini yiyecekler. Böylece benim dikmiş olduğum bu ağaçtan,
bir çok şey faydalanacak. Mutlu olacak. Bu yüzden de, ben ölsem bile,
Allah bana sevap yazacak. Böylece ben sürekli sevap almış olacağım. Hem
belki de yoldan geçen ve aç olan bir yolcu yiyecek bu ağaçların
meyvesinden. O yolcunun, açken bir meyve yemesi ve şükür etmesi ne
kadar güzel değil mi? Arkasından da, "Bu ağacı eken her kimse Allah
ondan razı olsun. Allah onun ruhunu şad etsin" diye dua etmesi bana
yeter kızım. Ben bu ağaçları bunlar için dikeceğim zaten."

"Anladım dede. Sen hem ahirette, hem de dünyada meyvelerinden yiyeceksin diktiğin ağaçların."

"Ah benim akıllı kızım. Ne de çabuk anladın. Şimdi sen de, her iki
yerde de meyve verecek olan bu ağaçlardan dikmek ister misin?"

"Tabiî isterim dede."

"Öyleyse hadi gel bakalım. Şu fidanları daha fazla sıcağın altında bekletmeden toprağa gömelim."
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz