Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:22 pm
ÖNCE DESTANLAR HAKKINDA GENEL BİLGİ:


Türk Destanları



Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk Edebiyatının da ilk
örnekleri destanlardır. Türk edebiyat geleneği içinde "destan" terimi
birden fazla nazım şekli ve türü için kullanılmış ve kullanılmaktadır.

Eski Türk Edebiyatı nazım şekillerinden mesnevilerin bir bölümü ve
manzum hikâyeler, Anonim edebiyatta ve Âşık edebiyatında koşma veya
mâni dörtlükleri ile yazılan veya söylenen ferdî, sosyal,tarihi, acıklı
veya gülünç olayları tahkiye tekniği ile çeşitli üslûplarla aktaran
nazım türüne ve bu yazıda ele alınan kâinatın, insanlığın, milletlerin
yaradılışını , gelişimini, hayatta kalma mücadelelerini ve çeşitli olay
ve nesnelerle ilgili sebep açıklayan ve Batı Edebiyatında "epope"
terimiyle anılan eserlerin tamamı da Türk edebiyatı geleneği içinde
"destan" adı ile anılmaktadır.

Bütün dünya edebiyatlarının başlangıç eserleri olan destanlar,
çeşitli konularda yaradılış hikâyeleri yanında, milletlerin hayatında
büyük yankılar uyandırmış bir kahramanın veya tarih olayının millet
muhayyilesinde ortak sembol ve ifadelerle zenginleştirilmiş uzun manzum
hikayeleridir.

Destanlar her zaman tarihî gerçekleri doğru biçimde nakletmezler.
Destanlarda tarihi olay ve kahramanlar milletin ortak bilinçaltının,
vicdanının istek, beklenti, doğruları ve değerleri ile idealleştirilir.
Eski hatıralarla birleştirilerek tarihî gerçekmiş gibi anlatılırlar.
Her milletin millî kimlik ve nitelikleri, ortak dünya görüşü , hatıra
ve beklentileri yanında kusurları ve yanlışları da destanlarına yansır.


Cihangirlik tutkusu, kuvvet, binicilik ve savaşçılık yanında
verdiği sözde durma , acizlere ve mağluplara hoşgörü ile yaklaşma,
yardımcı olma Türk destanlarında dile getirilen ortak değer ve
kabullerdir.

Türk destanları, kâinatın, insanın, kadının ve erkeğin yaradılışı,
Türk milletinin doğuşu, çeşitli Türk devletlerinin kuruluş gelişme,
çöküşleri, zafer ve yenilgileri gibi konularla beraber pek çok sebeb
açıklayıcı efsaneyi de içinde barındırır.

İlk örneklerinin manzum olduğu kabul edilen Türk destanlarından
Kırgız Türkleri arasında yaşayan Manas destanı dışında bütünüyle
günümüze gelebilen örnek bulunmamaktadır.

Diğer Türk destanları çeşitli kaynaklarda özet, epizot, hatıra,
kısaltılmış seçme metinler halinde bulunmaktadır. Türk tarihine ana
hatlarıyla bakıldığında Türk hayatı fetihlerle başlamış ve yeni
toprakları yurt edinerek gelişmiştir. ilk anayurt olan Orta Asya hiç
bir zaman terk edilmemiştir. Türk halkları ilk anayurt olan Orta
Asya'dan itibaren dünya coğrafyası üzerinde geniş alana yayılmış ve
bugün yedi Türk cumhuriyetinde, pek çok özerk toplulukta ve çeşitli
devletlerin idaresinde azınlık halinde yaşamaktadır.

Türk kültürü de tarih ve coğrafyadaki çok boyutluluğa paralel
olarak çeşitlenmiş farklı seviye ve birikimlerle zenginleşerek ve
farklılaşarak ancak ilk kaynaktan gelen ortaklıklarını sürdürerek
günümüze ulaşmıştır. Bu sebeple Türk destanları da tarihî ve coğrafî
çok boyutluluğun getirdiği dil ve kültür dairelerine paralel olarak
çeşitlenmiştir.





---------------------------



İlk Türk Destanları


1.Altay - Yakut Yaradılış ..Destanı

2.Sakalar Dönemi

a.Alp Er Tunga Destanı

b.şu Destanı

3.Hun Dönemi Oğuz Kağan Destanı

4.Gök Türk Dönemi

a.Bozkurt Destanı

b.Ergenekon Destanı

5.Uygur Dönemi

a. Türeyiş Destanı

b. Göç Destanı



--------------------




İslamiyetin Kabulunden Sonraki Türk Destanları



1.Karahanlı Dönemi Satuk Buğra Han Destanı

2.Kazak-Kırgız Kültür Dâiresi Manas

3.Türk-Moğol Kültür Dâiresi Cengiz-name

4.Tatar-Kırım Timur ve Edige Destanları

5.Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemleri

a. Seyid Battal Gazi Destanı

b. Danişmend Gazi Destanı

c.Köroğlu Destanı
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:22 pm
Türk Kozmogonisi-Yaradılış Destanı



Yer gök hiç bir şey yokken dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti.
Tanrı Ülgen bu uçsuz bucaksız dünyada durmadan uçuyordu.

Göklerden gelen bir ses Tanrı Ülgen'e denizden çıkan taşı
tutmasını söyledi. Göğün emri ile oturacak yer bulan Tanrı Ülgen artık
yaratma zamanı geldi diye düşünerek şöyle dedi.

Bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım Bu dünya nasıl olsun, ne
boyla yaratayım Bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayım Su içinde
yaşayan Ak Ana, su yüzünde göründü ve Tanrı Ülgen'e şöyle dedi :

Yaratmak istiyorsan Ülgen, Yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren De
ki hep," yaptım oldu " başka bir şey söyleme. Hele yaratır iken,"yaptım
olmadı" deme. Ak Ana bunları söyledi ve kayboldu.

Tanrı Ülgen'in kulağından bu buyruk hiç gitmedi. İnsana da bu öğüdü iletmekten bıkmadı :

" Dinleyin ey insanlar, varı yok demeyin. Varlığa yok deyip de, yok olup da gitmeyiniz."

Tanrı Ülgen yere bakarak : " Yaratılsın yer!" Göğe bakarak
"Yaratılsın Gök!" Bu buyruklar verilince yer ve gök yaratılmış.

Tanrı Ülgen çok büyük üç balık yaratmış ve dünya bu balıkların
üzerine konmuş. Böylece dünya gezer olmamış bir yerde sabit olmuş.
Tanrı Ülgen balıkların kımıldadıklarında dünyaya su kaplamasın diye
Mandışire'ye balıkları denetleme görevi vermiş. Tanrı Ülgen, dünyayı
yarattıktan sonra tepesi aya güneşe değen etekleri dünyaya değmeyen
büyük Altın Dağın başına geçip oturmuş.

Dünya altı günde yaratılmıştı, yedinci günde ise Tanrı Ülgen
uyumuş kalmıştı. Uyandığında neler yarattım diye baktı: Ayla güneşten
başka fazladan dokuz dünya birer cehennem ile bir de yer yaratmıştı.

Günlerden bir gün Tanrı Ülgen denizde yüzen bir toprak parçacığı
üzerinde bir parça kil gördü" insanoğlu bu olsun, insana olsun baba."
dedi ve toprak üstündeki kil birden insan oldu. Tanrı Ülgen bu ilk
insana "Erlik" adını verdi ve onu kardeşi kabul etti. Ancak Erlik'in
yüreği kıskançlık ve hırsla doluydu. Tanrı Ülgen gibi güçlü ve yaratıcı
olmadığı için öfkelendi. Tanrı Ülgen, kemikleri kamıştan, etleri
topraktan yedi insan yarattı.

Erlik'in yarattığı dünyaya zarar vereceğini düşünerek insanı
korumak üzere Mandışire adlı bir kahraman yarattıktan sonra yedi
insanın kulaklarından üfleyerek can, burunlarından üfleyerek başlarına
akıl verdi. Tanrı Ülgen insanları idare etmek üzere May-Tere'yi yarattı
ve onu insanoğlunun başına han yaptı.

Yakut'lardan (Saka) derlenen yaradılış efsaneleri de Altay yardılış destanının yakın varyantı niteliğindedir .














TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) User_offline




TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Report







TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Quote
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:23 pm
Alp Er Tunga Destanı



Sakalar dönemine âit Alp Er Tunga ve şu olmak üzere iki destan tesbit edilmiştir.

Alp Er Tunga, M.Ö. VII. yüzyılda yaşamış kahraman ve çok sevilen bir Saka hükümdarıdır.

Alp Er Tunga Orta Asya'daki bütün Türk boylarını birleştirerek
hâkimiyeti altına almış daha sonra Kafkasları aşarak Anadolu Suriye ve
Mısır'ı fethetmiş ve Saka devletini kurmuştur.

Alp Er Tunga'nın hayatı savaşlarla geçmiştir. Uzun süre mücadele
ettiği İranlı Medlerin hükümdarı Keyhusrev 'in davetinde hile ile
öldürülmüştür.

Alp Er Tunga ile iranlı Med hükümdarları arasındaki bu
mücadelelerin hatıraları uzun asırlar hem Türkler hem İranlılar
arasında yaşatılmıştır.



Alp Er Tunga, Asur kaynaklarında Maduva, Heredot'ta Madyes, iran
ve islâm kaynaklarında Efrasyab adlarıyla anılmaktadır. Orhun
Yazıtlarında "Dokuz Oğuzlar" arasında "Er Tunga" adına yapılan "yuğ"
merasiminden söz edilmektedir. Turfan şehrinin batısında bulunan
"Bezegelik" mabedinin duvarında da Alp Er Tunga'nın kanlı resmi
bulunmaktadır. "Divan ü Lügat-it Türk" ün yazarı Kaşgarlı Mahmud'a ve "
Kutadgu Bilig" yazarı Yusuf Has Hacip'e göre "Alp Er Tunga" iran
destanı "şehname" deki büyük ve efsanevî Turan hükümdarı
"Efrasiyab"dır.

Divan ü Lûgat-it Türk'de Turan hükümdarlığının merkezi olarak
"Kaşgar" şehri gösterilmektedir. islâmiyeti kabul etmiş olan Karahanlı
devleti hükümdarları da kendilerinin "Efrasyap" sülalesinden
geldiklerine inanmışlar ve bunu ifade etmişlerdir. Moğol tarihçisi
Cüveyni de Uygur devletinin hükümdarlarının da Efrasyap soyundan
olduğunu yazmaktadır.

Şecere-i Terakime'ye göre Selçuklu Sultanları kendilerini Efrasyab
soyundan kabul ederlerdi. Rusların Yakut adını verdiği Türk gurup
aslında kendilerine Saka dediklerini söylemişlerdir. Tarih içinde
kaybolduğunu düşündüğümüz Saka Türklerinin az da olsa bir bölümünün
bugün hayatiyetlerini sürdürmeleri pek çok meselenin yeniden
araştırılarak doğruların ortaya çıkmasına yardımcı olabilecektir.
Tarihçi Mesudî de M.S.7. yüzyılın başındaki Köktürk hakanının
"Efrasyab" soyundan olduğunu yazmaktadır.

Bütün bu bilgilerden hareketle "Tunga Alp" le ilgili efsanelerin
Kök Türklerden önce doğu ve orta Tiyanşan alanında yaşayan Türkler
arasında meydana geldiğini ve bu destanın daha sonraları Kök Türk ve
Uygurlar arasında yaşayarak devam ettiğini göstermektedir.

Alp Er Tunga destanının metni bu güne ulaşamamıştır. Bir kısmından
yukarıda bahsettiğimiz kaynaklarda bu değerli Saka hükümdarı ve
kahramanı hakkında bilgiler ve bir de sagu (ağıt) tesbit edilmiştir:

Alp Er Tunga Öldü mü
Dünya sahipsiz kaldı mı
Korkak öcünü aldı mı
Şimdi yürek yırtılır

Felek yarar gözetti
Gizli tuzak uzattı
Beylerbeyini kaptı
Kaçsa nasıl kurtulur
Erler kurt gibi uludular
Hıçkırıp yaka yırttılar
Acı seslerle bağırdılar
Ağlamaktan gözleri kapandı

Beğler atlarını yordular
Kaygı onları durdurdu
Benizleri yüzleri sarardı
Safran sürülmüş gibi oldular

Kutadgu Bilig'de "Alp Er Tunga" hakkında şu bilgi verilmektedir: ?Eğer
dikkat edersen görürsün ki dünya beyleri arasında en iyileri Türk
beyleridir. Bu Türk beyleri arasında adı meşhur ikbali açık olanı Tonga
Alp Er idi. O yüksek bilgiye ve çok faziletlere sahip idi. Ne seçkin,
ne yüksek, ne yiğit adam idi ; zaten âlemde ferasetli insan bu dünyaya
hâkim olur?.

İranlılar ona Efrasiyap derler; bu Efrasiyap akınlar hazırlayıp ülkeler
zaptetmiştir. Dünyaya hâkim olmak ve onu idare etmek için pek çok
fazilet, akıl ve bilgi lâzımdır. İranlılar bunu kitaba geçirmişlerdir.
Kitapta olmasa onu kim tanırdı." Bugünkü bilgilerimize göre Alp Er
Tunga ile ilgili en geniş bilgi İran destanı şehname'de tesbit
edilmiştir.

Şehnamenin başlıca konularından biri İran -Turan savaşlarıdır. Bu
destana göre en büyük Turan kahramanı önce şehzade sonra hükümdar olan
Efrasyap'tır. şehname'deki Alp Er Tunga ile ilgili bilgiler şöyle
özetlenebilir: "Turan şehzadesi Efrasyap babasının isteği üzerine
İran?a harp açtı. iki ordu Dihistan'da karşılaştılar. Boyu servi, göğsü
ve kolları arslan gibi ve fil kadar kuvvetli olan Efrasyap, iranlı'ları
yendi. iran padişahı Efrasyap'a esir düştü. İran?ın ilk intikamını o
zaman İran?a bağlı olan Kabil Padişahı Zal aldı. Zal başarılı olmasına
rağmen İran şahının öldürülmesini engelleyemedi.

Efrasyab İran?ı ele geçirmek için yeni bir savaş açtı. İran?ın
yetiştirdiği en büyük kahramanlardan Zal oğlu Rüstem Efrasyab'ın
üzerine yürüdü.. Efrasyab ile Zal oğlu Rüstem arasında bitmez tükenmez
savaşlar yapıldı. İran tahtında bulunan Keykâvus, hem oğlu Siyavuş'u
hem de Zal oğlu Rüstem'i darılttı. Siyavuş Efrasyap'a sığındı .
Siyavuş'un Turan'da bulunduğu sırada evlendiği Türk beyi Piran'ın
kızından bir oğlu oldu. Siyavuş oğluna babası Keyhusrev'in adını verdi.


Efrasyab uzun yıllar Turan'da hükümdarlık etti. İran?lalar Siyavuş'un
oğlu Keyhusrev'i kaçırarark iran tahtına oturttular. Keyhusrev Zaloğlu
Rüstem'le işbirliği yaptı ve Turan ordularını yendi. Keyhusrev ile
Efrasyap defalarca savaştılar. Sonunda ordusuz kalan Efrasyap
Keyhusrev'in adamları tarafından öldürüldü.

Şehnamede Efrasyap adıyla anılan Turan hükümdarı Alp Er Tunga'nın İran
hükümdarlarına sık sık yenildiği anlatılmaktadır. Ancak iran Turan
savaşlarında iran hükümdarları sürekli değişmiş 140 yıl yaşadığı
rivayet edilen Alp Er Tunga ise mücadeleye devam etmiştir. Bu durum
Efrasyap'ın başarısız olmadığını gösterir. Gerçek destan metni
bulunduğu takdirde bu destanla ilgili daha sağlıklı değerlendirmeler
yapılabilir.














TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) User_offline




TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Report







TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Quote
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:23 pm
Şu Destanı



Şu destanı M.Ö. 330-327 yıllarındaki olaylarla bağlantılıdır. Bu
tarihlerde Makedonyalı İskender, İran?ı ve Türkistan'ı istilâ etmişti.
Bu dönemde Saka hükümdarının adı Şu idi. Bu Destan Türklerin
İskender?le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatılmaktadır.
Doğuya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adıyla anılmaları ile ilgili sebeb
açıklayıcı bir efsane de bu destan içinde yer almaktadır. Kaşgarlı
Mahmud Divan ü Lügat-it Türk'de İskender?den Zülkarneyn olarak
bahsetmektedir. Destanın tesbit edilebilen kısa metni şöyle
özetlenebilir:

İskender, Türk memleketlerini almak üzere harekete geçtiğinde
Türkistan'da hükümdar Şu isminde bir gençti. İskender?in gelip geçici
bir akın düzenlediğine inanıyordu. Bu sebeble de İskender?le savaşmak
yerine doğuya çekilmeği uygun bulmuştu. İskender?in yaklaştığı haberi
gelince kendisi önde halkı da onu izleyerek doğuya doğru yol aldılar.
Yirmi iki aile yurtlarını bırakmak istemedikleri için doğuya gidenlere
katılmadılar.

Giden gurubun izlerini takip ederek onlara katılmaya çalışan iki
kişi bu 22 kişiye rastladı. Bunlar birbirleriyle görüşüp tartıştılar.
22 kişi bu iki kişiye: "Erler İskender gelip geçici bir kişidir. Nasıl
olsa gelip geçer , o sürekli bir yerde kalamaz. Kal aç" dediler. Bekle
, eğlen, dur anlamına gelen "Kalaç" bu iki kişinin soyundan gelen Türk
boyunun adı oldu. İskender Türk yurtlarına geldiğinde bu 22 kişiyi
gördü ve Türk'e benziyor anlamında " Türk maned " dedi. Türkmenlerin
ataları bu 22 kişidir ve isimleri de İskender?in yukarıdaki sözünden
kaynaklanmıştır.

Aslında Türkmenler, Kalaçlarla birlikte 24 boydur ama Kalaçlar
kendilerini ayrı kabul ederler. Hükümdar Şu Uygurların yanına gitti.
Uygurlar gece baskını yaparak İskender?in öncülerini bozguna
uğrattılar. Sonra iskender ile Şu barıştılar. İskender Uygur
şehirlerini yaptırdı ve geri döndü. Hükümdar şu da Balasagun'a dönerek
bugün şu adıyla anılan şehri yaptırdı ve buraya bir tılsım koydurttu.

Bugün de leylekler bu şehrin karşısına kadar gelir, fakat şehri
geçip gidemezler. Bu tılsımın etkisi hâlâ sürmektedir. Bu destana göre
İskender Türkistan'a geldiğinde Türkmenlerin dışındaki Türkler doğuya
çekilmişlerdi. İskender Türkistan?da mukavemetle karşılaşmamış bu
sebeble de ilerlememiştir. Büyük ölçüde çadırlarda yaşayan Türkler
İskender?in seferinden sonra şehirler kurmuş ve yerleşik hayatı
geliştirmişlerdir.
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:24 pm
Hun - Oğuz Destanı



Oğuz Kağan destanı M.Ö. 209-174 tarihleri arasında hükümdarlık
yapmış olan Hun hükümdarı Mete'nin hayatı etrafında şekillenmiştir.
Bütün Türk destanlarında olduğu gibi bu destanın da ilk şekli günümüze
ulaşmamıştır.

Bugün, elimizde Oğuz destanının üç varyantı bulunmaktadır.

XIII ile XVI yüzyıllar arasında Uygur harfleriyle yazılmış ve
islâmiyetten önceki inancı yansıtan varyantın ilk örneği temsil ettiği
kabul edilebilir.

XIV. yüzyıl başında yazıldığı bilinen Reşîdeddîn'in Câmi
üt-Tevârih adlı eserinde yer alan Farsça Oğuz Kağan Destanı İslâmi
varyantların ilkini temsil etmektedir.

Oğuz Kağan Destanının üçüncü varyantı ise XVII. yüzyılda
Ebü'l-Gazî Bahadır Han tarafından Türkmenler arasındaki sözlü
rivayetlerden ve önceki yazmalardan faydalanarak yazılmıştır.



Oğuz Kağan Destanının İslâmiyet Öncesi Rivayeti Ay Kağan'ın yüzü
gök , ağzı ateş, gözleri elâ ,saçları ve kaşları kara perilerden daha
güzel bir oğlu oldu. Bu çocuk annesinden ilk sütü emdikten sonra
konuştu ve çiğ et ,çorba ve şarap istedi. Kırk gün sonra büyüdü ve
yürüdü.

Ayakları öküz ayağı , beli kurt beli, omuzları samur omzu, göğsü
ayı göğsü gibiydi. Vücudu baştan aşağı tüylüydü. At sürüleri güder ve
avlanırdı. Oğuz'un yaşadığı yerde çok büyük bir orman vardı. Bu ormanda
çok büyük ve güçlü bir gergedan yaşıyordu. Bir canavar gibi olan bu
gergedan at sürülerini ve insanları yiyordu. Oğuz cesur bir adamdı.

Günlerden bir gün bu gergedanı avlamağa karar verdi. Kargı, yay,
ok, kılıç ve kalkanını aldı ve ormana gitti. Bir geyik avladı ve onu
söğüt dalı ile ağaca bağladı ve gitti. Tan ağarırken geldiğinde
gergedanın geyiği almış olduğunu gördü. Daha sonra Oğuz, avladığı bir
ayıyı altın kuşağı ile ağaca bağladı ve gitti. Tan ağarırken geldiğinde
gergedanın ayıyı da aldığını gördü. Bu sefer kendisi ağacın altında
bekledi. Gergedan geldi ve başı ile Oğuz'un kalkanına vurdu. Oğuz kargı
ile gergedanı öldürdü. Kılıcı ile başını kesti. Gergedanın barsaklarını
yiyen ala doğanı da oku ile öldürdü ve başını kesti.

Günlerden bir gün Oğuz Kağan Tanrıya yalvarırken karanlık bastı.
Gökten bir gök ışık indi. Güneşten ve aydan daha parlaktı. Bu ışığın
içinde alnında kutup yıldızı gibi parlak bir ben bulunan çok güzel bir
kız duruyordu. Bu kız gülünce gök tanrı da gülüyor, kız ağlayınca gök
tanrı da ağlıyordu. Oğuz bu kızı sevdi ve bu kızla evlendi.

Günler ve gecelerden sonra bu kız üç oğlan çocuk doğurdu. Çocuklara Gün, Ay ve Yıldız isimlerini verdiler.

Oğuz ormanda ava çıktığı günlerden birinde göl ortasında bir ağaç
gördü. Ağacın kovuğunda gözü gökten daha gök, saçı ırmak gibi dalgalı,
inci gibi dişli bir kız oturuyordu. Yeryüzü halkı bu kızın güzelliğini
görse dayanamaz ölüyoruz derlerdi. Oğuz bu kızı sevdi ve onunla
evlendi. Günlerden gecelerden sonra Oğuz'un bu kızdan da üç oğlu oldu.
Bu çocuklara Gök, Dağ ve Deniz isimlerini koydular.

Oğuz Kağan büyük bir toy(şenlik) verdi. Kırk masa ve kırk sıra
yaptırdı. Çeşit çeşit yemekler,şaraplar, tatlılar, kımızlar yediler ve
içtiler. Toydan sonra Beylere ve halka Oğuz Kağan şunları söyledi:

Ben sizlere kağan oldum
Alalım yay ile kalkan
Nişan olsun bize buyan
Bozkurt olsun bize uran
Av yerinde yürüsün kulan
Daha deniz, daha müren
Güneş bayrak gök kurıkan

Oğuz Kağan bu toydan sonra dünyanın dört bir tarafına elçilerle şu
mektubu gönderdi:" Ben Uygurların kağanıyım ve yeryüzünün dört
köşesinin kağanı olmam gerekir. Sizden itaat dilerim. Kim benim
emirlerime baş eğerse, hediyelerini kabul eder ve onu dost edinirim.
Kim baş eğmezse, gazaba gelirim. Onu düşman sayarım. Onunla savaşır ve
yok ettiririm".

Yine o zamanlarda sağ yanda bulunan Altun Kağan, Oğuz Kağan'a pek
çok altın gümüş ve değerli taşlar hediye etti ve ona itaat ederek
dostluk kurdu. Oğuz Kağanın sol yanında ise askerleri ve şehirleri çok
olan Urum Kağan vardı. Urum Kağan Oğuz Kağanı dinlemezdi. Oğuz Kağan'ın
isteklerini gene kabul etmedi. Oğuz Kağan gazaba geldi, bayrağını açtı
ve askerleriyle birlikte Urum Kağana doğru yürüdü. Kırk gün sonra Buz
Dağın eteklerine geldi. Çadırını kurdurdu ve sessizce uyudu. Tan
ağarınca Oğuz Kağanın çadırına güneş gibi bir ışık girdi .O ışıktan gök
tüylü gök yeleli büyük bir erkek kurt çıktı. Kurt: " Ey Oğuz, sen Urum
üzerine yürümek istiyorsun; Ey Oğuz ben senin önünde yürüyeceğim."dedi.
Bunun üzerine Oğuz çadırını toplattırdı ve ordusuyla birlikte kurdu
izlediler. Gök tüylü gök yeleli büyük erkek kurt itil Müren denizi
yakınındaki Kara dağın eteğinde durdu.

Urum Hanın ordusu ile Oğuz Kağanın ordusu arasında büyük savaş
oldu. Oğuz Kağan savaşı kazandı, Urum Hanın hanlığını ve halkını aldı.
Oğuz Kağan ve askerleri Gök tüylü ve gök yeleli kurdu izleyerek itil
ırmağına geldiler. Oğuz Kağan'ın beylerinden Uluğ Ordu bey itil
ırmağını geçmek için ağaçlardan sal yaptı ve böylece karşıya geçtiler.
Oğuz'un bu buluş hoşuna gittiği için bu Uluğ Ordu Bey'e "Kıpçak" adını
verdi.

Gök tüylü gök yeleli kurdu izleyerek yeniden yola devam ettiler.
Oğuz Kağan'ın çok sevdiği alaca atı Buz Dağa kaçtı. Oğuz Kağanın çok
üzüldüğünü gören kahraman beylerinden biri Buz Dağa çıktı ve dokuz gün
sonra alaca atı bularak geri döndü. Oğuz Kağan atını ve karlarla
örtünmüş kahraman beyi görünce çok sevindi. Atını getiren bu beye: "
Sen buradaki beylere baş ol. Senin adın ebediyen Karluk olsun." dedi.
Bir süre ilerledikten sonra gök tüylü ve gök yeleli erkek kurt durdu.
Çürçet yurdu adı verilen bu yerde Çürçetlerin kağanı ve halkı Oğuz
Kağana boyun eğmeyince büyük savaş oldu. Oğuz Kağan, Çürçet Kağını
yendi ve halkını kendisine bağladı.

Oğuz Kağan, ordusunun önünde yürüyen bu gök tüylü gök yeleli erkek
kurdla Hint, Tangut, Suriye, güneyde Barkan gibi pek çok yeri savaşarak
kazandı ve yurduna kattı. Düşmanları üzüldü, dostları sevindi. Pek çok
ganimet ve atla evine döndü.

Günlerden bir gün Oğuz Kağanın tecrübeli bilge veziri Uluğ Bey
rüyasında bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. Altın yay gün doğusundan
gün batısına kadar uzanıyordu. Üç gümüş ok da kuzeye doğru gidiyordu.
Oğuz Kağan bu rüyayı dinleyince yurdunu oğulları arasında paylaştırdı.














TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) User_offline




TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Report







TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Quote
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:24 pm
Göktürk Destanı

Göktürklerle ilgili tesbit edilen destanın iki farklı rivayeti
bulunmaktadır. Çin kaynaklarında tesbit edilen varyant "Bozkurt",
Ebü'l-Gâzi Bahadır Han tarafından tesbit edilen varyant şecere-i
Türk'te ise "Ergenekon" adıyla verilmiştir.

----------------

Ergenekon Destanı

Moğol ilinde Oğuz Han soyundan il Han'ın hükümdarlığı sırasında
Tatarların hükümdarı Sevinç Han Moğol ülkesine savaş açtı. ilhan'ın
idaresindeki orduyu Kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak
yendi. ilhanın ülkesindeki herkesi öldürdüler. Yalnız il Han'ınn küçük
oğlu Kıyan ve eşi ile yeğeni Nüküz ile eşi kaçıp kurtulmayı başardılar.
Düşmanın, onları bulamayacağı bir yere gitmeğe karar verdiler. Yabanî
koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağıda dar bir geçite
vardılar. Bu geçitten geçerek içinde akar sular,pınarlar, çeşitli
bitkiler, çayırlar, meyva ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere
gelince Tanrıya şükrettiler ve burada kalmağa karar verdiler. Dağın
doruğu olan bu yere dağ kemeri anlamında "Ergene" kelimesiyle "dik"
anlamındaki "Kon" kelimesini birleştirerek "Ergenekon" adını verdiler.
Kıyan ve Nüküz'ün oğulları çoğaldı. Dört yüz yıl sonra kendileri ve
sürüleri o kadar çoğaldılar ki Ergenekon'a sığamadılar. Atalarının
buraya geldiği geçitin yeri unutulmuştu. Ergenekon'un çevresindeki
dağlarda geçit aradılar.

Bir demirci, dağın demir kısmı eritirlerse yol açılabileceğini
söyledi. Demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizdiler
ve ateşi yaktılar. Yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden
körüklediler. Demir eridi, yüklü bir deve geçecek kadar yer açıldı.
İlhan?ın soyundan gelen Türkler yeniden güçlenmiş olarak eski
yurtlarına döndüler, atalarının intikamını aldılar.

Egenekondan çıktıkları gün olan 21 martta her yıl bayram yaptılar.
Bu bayramda bir demir parçasını kızdırırlar, demir kıpkırmızı olunca
önce Hakan daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyarak döğerler.
Bugün hem yeniden özgür hem de bahar bayramı olarak hala
kutlanmaktadır.

Uygur Destanları Uygurlara âit Türeyiş ve Göç isimli iki destan
parçası tesbit edilmiştir. Türeyiş parçası Çin kaynaklarından Göç ise
hem Çin hem İran kaynaklarında bulunmaktadır.
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:24 pm
Türeyiş Destanı

Eski Hun beylerinden birinin çok güzel iki kızı vardı. Bu bey
kızları ile ancak Tanrıların evlenebileceğini düşünüyordu. Bu sebeble
ülkesinin kuzey tarafında yüksek bir kule yaptırarak iki güzel kızını
Tanrılarla evlenmek üzere buraya yerleştirdi.

Bir süre sonra kuleye gelen bir kurdun Tanrı olduğu düşüncesiyle
kızlar bu kurtla evlendiler. Bu evlenmeden doğan Dokuz Oğuzların sesi
kurt sesine benzerdi. Göç Destanı Uygurların yurdunda "Hulin" isimli
bir dağ vardı. Bu dağdan Tuğla ve Selenge isimli iki ırmak çıkardı. Bir
gece oradaki bir ağacın üzerine gökten ilâhi bir ışık indi. iki ırmak
arasında yaşayan halk bunu dikkatle izlediler. Ağacın gövdesinde
şişkinlik oluştu, ilâhi ışık dokuz ay on gün şişkinlik üzerinde durdu.
Ağacın gövdesi yarıldı ve içinden beş çocuk göründü. Bu ülkenin halkı
bu çocukları büyüttü. En küçükleri olan Buğu Han büyüyünce hükümdar
oldu. Ülke zengin halk mutlu oldu. Çok zaman geçti. Yuluğ Tiğin isimli
bir prens hükümdar oldu.

Çinlilerle çok savaştı. Bu savaşlara son vermek için Oğlu Galı
Tigini bir Çin prensesi ile evlendirmeğe karar verdi. Çinliler ,
prensese karşılık hükümdardan Tanrı dağının eteğindeki Kutlu Dağ adını
taşıyan kayayı istediler. Gali Tigin kayayı verdi. Çinliler kayayı
götürmek için kayanın etrafında ateş yaktılar, kaya kızınca üzerine
sirke döktüler. Ufak parçalara ayrılan kayayı arabalara koyarak Çin'e
taşıdılar. Memleketteki bütün kuşlar, hayvanlar kendi dilleriyle bu
kayanın gidişine ağladılar. Bundan yedi gün sonra da Gali Tigin öldü.
Kıtlık ve kuraklık oldu .Yurtlarını bırakarak göç etmek zorunda
kaldılar.

Buraya kadar kısaca tanıtmağa çalıştığımız Türklerin ilk dönem
edebî eserleri olan Yaratılış, Alp Er Tunga, şu, Oğuz Kağan, Ergenekon,
Türeyiş ve Göç destanları bugünkü bütün Türk Cumhuriyet ve
Topluluklarının ortak destanları olarak kabul edilmektedir.

Büyük bir ihtimalle XV. yüzyılda yazıya geçirildiği kabul edilen
"Dede Korkut Hikâyeleri" nin Hun-Oğuz Destan dâiresinden ayrılmış
destan parçası olduğu görüşü oldukça yaygındır.

Dede Korkut Hikâyeleri ve bu hikâyelerin hem anlatıcısı hem de
kahramanlarından biri olan Dede Korkut bütün Türk dünyasında ortak
olarak tanınan sözlü ve yazılı gelenekte yaşatılan önemli eserlerden
biridir. Türklerin X. yüzyılda büyük kitleler halinde islâmiyeti kabul
etmelerinden ve Oğuzların büyük bir bölümünün batıya bugünkü Anadolu
topraklarına göçmelerinden sonra gerek Orta Asyada gerek Anadolu ,
Balkanlar ve Orta Doğuda, Türkler farklı siyasî birlikler içinde
yaşamışlardır. X. yüzyıldan sonra teşekkül eden destanlardan Köroğlu
dışındakiler Türk topluluk ve guruplarının iletişimleri ölçüsünde
yaygınlaşmıştır. Köroğlu destanı XVI. yüzyılda Anadolu'da teşekkül
etmiş ve hemen hemen bütün Türk dünyası tarafından benimsenmiş ve
çeşitlenerek yaşatılmaktadır.

İslâmiyetin Kabulünden Sonraki Türk Destanları Karahanlı hükümdarı
Satuk Buğra Han X. yüzyılda islâmiyeti resmen devlet dini olarak kabul
etmiştir. islâmiyetten sonra ilk teşekkül eden destan da bu hükümdarın
islâmiyeti kabul ve yaymak için yaptığı mücadelelerin efsanelerle
zenginleştirilerek anlatımıyla doğmuştur. Bu destanın bir elyazmasında
bulunan metni kısaca şöyle özetlenebilir.
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:24 pm
Satuk Buğra Han Destanı



Hz. Muhammed kanatlı atı Burak'ın sırtında göklere yükseldiği
"Mirâc Gecesinde" gök katlarında kendinden önceki peygamberleri görür.
Bunlar arasında birini tanıyamaz ve Cebrail'e bunun kim olduğunu sorar.
Cebrail : " Bu peygamber değildir. Bu sizin ölümünüzden üç asır sonra
dünyaya inecek olan bir ruhtur. Türkistan'da sizin dininizi yayacak
olan bu ruh "Abdülkerim Satuk Buğra Han" adını alacaktır." Hz. Muhammed
yeryüzüne döndükten sonra hergün islâmiyeti Türk ülkesine yayacak olan
bu insan için dua etti. Hz. Muhammed'in arkadaşları da bu ruhu görmek
istediler. Hz. Muhammed dua etti. Başlarında Türk başlıkları bulunan
silâhlı, kırk atlı göründü. Satuk Buğra Han ve arkadaşları selâm verip
uzaklaştılar. Bu olaydan üç asır sonra Satuk Buğra Han, Kaşgar
Sultanının oğlu olarak dünyaya geldi. Satuk Buğra Hanın doğduğu gün yer
sarsılmış, mevsim kış olduğu halde bahçeler, çayırlar çiçeklerle
örtülmüştü. Falcılar bu çocuğun büyüyünce müslüman olacağını söyleyerek
öldürülmesini isterler. Satuk Buğra Hanı, annesi : " Müslüman olduğu
zaman öldürürsünüz." diyerek ölümden kurtarır. Satuk Buğra Han 12
yaşında arkadaşlarıyla birlikte ava çıkmağa başlar. Avda oldukları
günlerden birinde kaçan bir tavşanın arkasından hızla koşarken
arkadaşlarından uzaklaşır. Kaçan tavşan durur ve bir ihtiyar insan
görünümü kazanır. Satuk Buğra Han'ın sonradan Hızır olduğunu anladığı
bu yaşlı kişi ona Müslüman olmasını öğütler ve islâmiyeti anlatır.
Satuk Buğra, Kaşgar hükümdarı olan amcasından islâmiyeti kabul etmesini
ister. Kaşgar Hanı, müslüman olmayacağını söyler. Satuk Buğra Han'ın
işaretiyle yer yarılır ve hükümdar toprağa gömülür. Satuk Buğra Han
hükümdar olur ve bütün Türk ülkeleri onun idaresinde islâmiyeti kabul
ederler. Satuk Buğra Han, ömrünü müslümanlığı yaymak için mücadele ile
geçirmiştir. Menkabelere göre Satuk Buğra Han'ın düşmana uzatıldığında
kırk adım uzayan bir kılıcı varmış ve savaşırken etrafına ateşler
saçıyormuş. 96 yaşında Tanrıdan davet almış bu sebeble Kaşgar'a dönmüş
ve hastalanarak burada ölmüştür.














TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) User_offline




TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Report







TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Quote
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:25 pm
Manas Destanı

Kırgız Türkleri arasında doğan Manas destanı Kazak-Kırgız Türk
kültür dâiresi içinde bugün de bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Bu
destanın XI ile XII. yüzyıllarda meydana geldiği düşünülmektedir.
Destanın kahramanı Manas da, Oğuz Kağan destanının islâmî rivayetindeki
ve Satuk Buğra Han gibi islâmiyeti yaymak için mücadele eden bir
kahramandır. Böyle olmakla beraber Manas destanında islâmiyet öncesi
Türk kültür , inanç ve kabullerinin tamamını görmek mümkündür. Bazı
varyantları 4oo.ooo mısra olan Manas destanı Türk-Bozkır medeniyetinin
Kazak -Kırgız dâiresinin kültür belgeseli niteliğindedir.
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:25 pm
Cengiz-nâme



Ortaasya'da yaşayan Türk boyları arasında XIII. yüzyılda doğup
gelişmiştir. Cengiz nâme Moğol hükümdarı Cengiz'in hayatı, kişiliği ve
fetihleri ile ilgili olarak Cengiz'in oğulları tarafından idare edilen
Türkler tarafından meydana getirilmiştir. Orta Asya'da yaşayan Türkler
özellikle de Başkurd, Kazak ve Kırgız Türkleri, Cengiz destanını çok
severek günümüze kadar yaşatmışlardır. Cengiz-nâme'de, Cengiz bir Türk
kahramanı olarak kabul edilmekte ve hikâye Türk tarihi gibi
anlatılmaktadır.

Cengiz, Uygur Türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile
Kurt-Tanrı'nın çocuğu olarak doğar. Cengiz-nâme, Moğol Hanlarının
destanî tarihi olarak kabul edildiğinden tarih araştırıcılarının da
dikkatini çekmiştir. XVII. yüzyılda Orta Asya Türkçesinin değerli
yazarı Ebü'l Gâzi Bahadır Han, "şecere-i Türk" adlı eserinde
"Cengiz-Nâme"nin 17 varyantını tesbit ettiğini söylemektedir. Bu bilgi,
bu destanın, Orta Asya'daki Türkler arasındaki yaygınlığını
göstermektedir.

Orta Asya Türkleri, Cengiz'i islâm kahramanı olarak da görmüşler
ve ona kutsallık atfetmişlerdir. Batıdaki Türkler tarafından ise Cengiz
hiç sevilmemiştir. Arap tarihçilerinin, bu hükümdarı islâm düşmanı
olarak göstermeleri ve tarihî olaylar onun sevilmemesinde etkili
olmuştur. Moğolların Anadolu?ya saldırgan biçimde gelip ortalığı yakıp
yıkmaları, Bağdat'ın önce Hülâgu daha sonra Timurlenk tarafından
yakılıp yıkılması, Timurlenk'in Yıldırım Beyazıd'la sebebsiz savaşı
gibi tarihi gerçekler, Cengiz'in de diğer Moğollar gibi sevilmemesine
sebeb olmuştur. Cengiz-Nâme batıda yaşayan Türkler'in hafıza ve
gönüllerinde yer almamıştır. "Cengiz-Nâme"nin Orta Asya Türkleri
arasında bir diğer adı da " Dâstân-ı Nesl-i Cengiz Han"dır. Edige Bu
destanda XIII yüzyılda Hazar denizi kıyısında kurulan Altınordu
Hanlığının XV. yüzyılda Timurlular tarafından yıkılışı anlatılmaktadır.


Destanın adı, Altınordu Hanı ve bu destanın kahramanı Edige Mirza
Bahadır'a atfen verilmiştir. Edige Mirza Bahadır'ın devletini ayakta
tutabilmek için yaptığı büyük mücadeleler, ölümünden sonra XV. yüzyılda
destan haline getirilmiştir. 1820'yılından itibaren yazıya geçirilen
Edige destanının Kazak-Kırgız, Kırım, Nogay, Türkmen, Kara Kalpak,
Başkırt olmak üzere altı rivâyeti tesbit edilmiştir Çeşitli Türk
guruplar arasında Alp Er Tunga ve Oğuz Kağan gibi ilk Türk
destanlarının izlerini taşıyan Türk kahramanlık dtünya görüşünü temsil
eden burada bahsi geçenler kadar yaygınlaşmamış ortak edebiyat geleneği
içinde yer almamış pek çok başka destan örneği bulunmaktadır.

Osmanlı sahasında destandan hikâyeye geçişte ara türler olarak da
nitelendirilen çok tanınmış ve bir çok Türk topluluklarınca da bilinen
Köroğlu örneği yanında daha sınırlı alanlarda tesbit edilen
Danişmendname , Battalname gibi ilgi çekici örnekler de bulunmaktadır.
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:25 pm
Battal-Nâme



Bu destanın kahramanı Türkler arasında Battal Gâzi adıyla
benimsenmiş bir Arap savaşcısıdır. Asıl destan, VIII. yüzyılda,
Emevî'lerin hırıstıyanlarla yaptıkları savaşlarda büyük kahramanlıklar
göstermiş Abdullah isimli bir kişiyle ilgili olarak doğmuştur.

Battal arapça kahraman demektir, Battal Gâzi, Arap kahramanına
verilen unvanlardır. Türklerin müslüman olmalarından sonra Battal Gâzi
destan tipi Türkleştirilmiş önceki destan epizotlarıyla
zenginleştirilmiş ve anlatım geleneği içine alınmıştır. XII ve XIII
yüzyıllarda Battal-Nâme adı ile ve nesir biçimi yazıya geçirilmiştir.
Hikâyeci âşıkların repertuarlarında da yer almıştır. Seyyid Battal
adıyla da anılan bu kahraman hem çok bilgili, çok dindar ve cömertdir.
Müslümünlığı yaymak için yaptığı mücadelelerde insanların yanında
büyücü, cadı ve dev gibi olağanüstü güçlerle de savaşır. " Aşkar
Devzâde" isimli atı da kendisi gibi kahramandır. Arap, Fars ve
Türklerin X-XX. yüzyıllar arasında oluşturdukları ortak islâm kültür
dâiresinin ürünlerinden biri olmakla beraber Orta Asya'da yaşayan Türk
guruplar arasına da yayılarak Türk kabul ve değerleriyle kaynaşmıştır.
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:25 pm
Dânişmendnâme



Anadolunun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatan, X11.
yüzyılda sözlü olarak şekillenen XIII. yüzyılda yazıya geçirilen islâmî
Türk destanlarındandır. Danişmendnâme'de hikâye edilen olayların tarihi
gerçeklere uygunluğu, kahramanlarının yaşamış Türk beyleri
olmalarından, Anadolu coğrafyasının gerçek isimleriyle anılmasından
dolayı uzun süre tarih kitabı olarak nitelendirilmiştir.

Köroğlu metni destan adıyla anılmakla ve bazı destanî niteliklere
de sahib olmakla birlikte XX. yüzyılda Anadolu'dan derlenen örnekleri
daha çok halk hikâyesi geleneğine yakındır. Anadolu'da hikâyeci âşıklar
tarafından 24 kol halinde anlatılan hikâyesinin özeti kısaca şöyledir.
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:26 pm
Köroğlu Destanı



Bolu beyi, güvendiği seyislerinden biri olan Yusuf'a : " Çok
hünerli ve değerli bir at bul ." emrini verir. Seyis Yusuf, uzun süre
Bolu beyinin isteğine uygun bir at arar. Büyüdüklerinde istenen
niteliklere sahip olacağına inandığı iki tay bulur ve bunları satın
alır. Bolu beyi bu zayıf tayları görünce çok kızar ve seyis Yusuf'un
gözlerine mil çekilmesini emreder. Gözleri kör edilen ve işinden
kovulan Yusuf, sıska taylarla birlikte evine döner. Oğlu Ruşen Ali'ye
verdiği talimatlarla tayları büyütür.

Babası kör olduğu için Köroğlu takma adıyla anılan Ruşen Ali,
babasının isteğine göre atları yetiştirir. Taylardan biri olağanüstü
bir at haline gelir ve Kırat adı verilir. Kırat da destan kahramanı
Köroğlu kadar ünlenir. Seyis Yusuf, Bolu beyinden intikam almak için
gözlerini açacak ve onu güçlü kılacak üç sihirli köpüğü içmek üzere
oğlu ile birlikte pınara gider. Ancak, Köroğlu babasına getirmesi
gereken bu köpükleri kendisi içer, yiğitlik, şâirlik ve sonsuz güç
kazanır. Babası kaderine rıza gösterir ancak oğluna mutlaka intikamını
almasını söyler. Köroğlu Çamlıbel'e yerleşir, çevresine yiğitler toplar
ve babasının intikamını alır.

Hayatını yoksul ve çaresizlere yardım ederek geçirir. Halk
inancına göre silâh icat edilince mertlik bozuldu demiş kırklara
karışmıştır. Çeşitli dönemlere ve farklı siyâsî birlikler sahip Türk
gurubları arasında tesbit edilen Türk destanlarının kısaca tanıtımı ve
özeti bu kadardır. Bu destan metinleri incelendiğinde hepsinde ilk Türk
destanı Oğuz Kağan destanının izleri bulunduğu görülür. Bu destan
parçaları Türk dünyasının ortak tarihî dönem hatıralarını aksettiren
ilk edebî ürünler olarak da önem ve değer taşırlar. Bir gün bu
parçalardan hareketle Fin destanı Kalavala gibi değerli mükemmel bir
Türk destanını yazılabilirse çeşitli kaynaklarda dağınık olarak bulunan
malzeme daha anlamlı hale gelebilir kanaatindeyim.
romaryu
romaryu

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) 1210
Erkek Yengeç
Köpek
Mesaj Sayısı : 427
Doğum tarihi : 07/07/82
Yaş : 41
Nerden : Kalbinin Derinliklerinden
İş/Hobi : bilgisayar kurdu
İleti : Kızgın Adam
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 08/11/08
http://muradiyeforum.net

TÜRK DESTANLARI (hepsi burada) Empty Geri: TÜRK DESTANLARI (hepsi burada)

Ptsi Şub. 09, 2009 6:26 pm
BOZKURT DESTANI



Destan Hakkında bilgi:Bilinen en önemli iki Göktürk Destanından
birisidir. Bir bakıma, M.S. altıncı yüzyıldan sekizinci yüzyıl
ortalarına kadar egemen olmuş bu Türk Devletinin Göktürklerin soy
kütüğü ve var olma hikâyesidir. Ayrıca, Türk ırkının yeni bir dal
hâlinde dirilişi de diyebileceğimiz Bozkurt Destanı, Bilge Kağan'ın
Orhun Âbidelerindeki ünlü vasiyetinin ilk cümlesi olan: "Ben Tanrıya
benzer, Tanrıdan olmuş Türk Bilge Kağan, Tanrı irade ettiği için,
kağanlık tahtına oturdum" cümlesi ile birlikte düşünülecek olursa soyun
ve ırkın nasıl bir şekilde ilahileştirilmek istenildiğini de
anlatmaktadırlar. Destan Çin kaynaklarında kayıtlıdır. Değişik
söyleyişler durumunda ise de, çizgileri aynı fakat isimler üzerinde,
anlatıştan doğma veya Çinlilerce yazılırken isimlerin Çince
söylenmesinden meydana gelme değişikler yüzünden ayrı görünen belli üç
söylenti şeklinde yazılmıştır.




Birinci söyleyiş:

Hun Ülkesinin kuzeyinde So adı verilen bir ülke vardı. Burada, Hunlarla
aynı soydan olan Göktürkler otururdu. Bir gün Göktürkler So Ülkesinden
ayrıldılar. Bu sırada başlarında Kağan Pu adlı bir yiğit vardı. Kağan
Pu'nun on altı kardeşi bulunuyordu. On altı kardeşten birinin annesi
bir kurttu.

Annesi Göktürklerce en kutsal yaratıklardan biri olarak bilinen ve
böyle kabul edilen bir kurt olduğu için delikanlı, rüzgârlara ve
yağmura söz geçirir, bu iki kuvveti buyruğu altında tutardı.

Bununla beraber, So Ülkesindeki yurtlarından ayrılan Göktürkler düşmanlarının baskınına uğradılar.

Bu baskında düşmanlar bütün Göktürkler'i yok ettikleri gibi on altı
kardeşten sadece birisi kurtulabildi. Kurtulan delikanlı annesi kurt
olan idi.

Bu delikanlının da, birisi yaz diğeri de kış ilâhının kızı olan iki
karısı vardı. Baskından sonra her ikisinden ikişer oğlu oldu. Zamanla
kalabalıklaşıp çoğalan halk, çocuklardan en büyüğünü kendilerine Hakan
seçtiler; o zamanki adı Göktürk dilinde değildi. Hakan seçilir seçilmez
Göktürkçe olmayan bu adını bıraktı ve Türk adını aldı.

Ondan sonra Türk on kadınla evlendi, bir çok çocukları oldu. içlerinden
Asena adını taşıyan biri hakanlık tahtına geçince boyun adı da Aşine
oldu.




İkinci söyleyiş:

Hunların bir boyu olan ve adına Aşine denilen Türk boyu Hazar Denizinin
batı taraflarında yerleşmişti. Türklerin ilk atası olarak biliniyordu.
Rahat ve huzur içinde otururlarken bir gün ansızın düşmanların
baskınına uğradılar. Baskının sonunda kimse sağ kalmadı.

Her nasılsa küçücük bir çocuk bu baskından sağ kalmış bir köşeye
sığınmıştı. Düşmanlar onu da gördüler. Fakat, cılız ve küçük bir çocuk
olduğu için kimse ondan korkmadı ve ona aldırmadı. Hattâ içlerinden
acıyanlar bile çıktı. Ama düşman yine de her ihtimali düşünüp, çocuğu
öldürmektense kolunu bacağını kesip orada öylece bırakmayı uygun gördü;
düşündükleri gibi yaptılar.

Kolunu bacağını kesip, yan ölü hâle getirdikleri çocuğu alıp bataklıkta bir sazlığa attılar; bırakıp gittiler.

O sırada, nereden çıktığı bilinmeyen bir dişi Bozkurt göründü, geldi,
çocuğu emzirdi. Yaralarını yalayıp iyi etti. O günden sonra da, avlanıp
getirdiği yiyeceklerle çocuğu besleyip büyüttü, gücünü kuvvetini
arttırdı.

Zamanla Bozkurd'un beslediği çocuk gürbüzleşti.

Günlerden sonra bir gün, baskın yapıp Asine soyunu yok eden düşman
başbuğu, kolunu bacağını keserek sazlığa attıkları çocuğun yaşadığını
öğrendi. Adamlar gönderip durumu öğrenmek, sağ kaldı ise öldürtmek
istedi.

Düşman başbuğunun gönderdiği asker geldiğinde, kolu bacağı kesik gencin
yanında bir dişi Bozkurt gördü. Dişi Bozkurt tehlikeyi sezmişti,
dişleriyle gerici yakaladığı gibi denizin öte yanına geçirdi; orada da
durmayıp Altay Dağlarına doğru götürdü. Orada, her tarafı yüksek
dağlarla çevrili bir yaylada bir mağaraya yerleştirdi, onunla evlendi;
on oğlan doğurdu!

Mağaranın bulunduğu yayla yeşillikti; serin gür suları, meyve ağaçlan,
av hayvanları vardı. Oğlanlar orada büyüdüler, orada evlendiler. Her
birinden bir boy türedi. Bunlardan birinin adı da Asine boyu idi.

Asine, kardeşlerinin içinde en akıllı, en gözü pek, en yiğit olanı idi. Bu yüzden Türk Hakanı o oldu.

Soyunu unutmadı. çadırının önüne her zaman, tepesinde bir kurt başı bulunan bir tuğ dikti.

Aradan çok yıllar geçti. Aşine boyuna Asençe adlı bir başka yiğit hakan
oldu. Bunun zamanında ise Aşine boyu, bulundukları yerden çıkıp daha
güzel yurtlara yerleştiler.




Üçüncü söyleyiş:

Bir not halindedir. Çin devlet adamlarından Cjan-Ken'in, Milattan önce
119 yılında, Çine göre batı ülkelerinde yaptığı gezi sonunda
gördüklerini ve duydukların yazıp o zamanki Çin împaratoruna sunduğu
notlan arasında kayıtlıdır. Notu, Abdülkadir înan'ın, Türk Dili
Araştırmalan Yıllığı (1954) ndaki Türk Destanlanna Genel bir bakış adlı
yazısından olduğu gibi alıyoruz:

"Hun Ülkesinde bulunduğum zaman duydum ki Usun Hanı, Gunmo unvanını
taşıyor. Gunmo'nun babası, Hunlann batısındaki bir ülkeye sahipti.
Gunmo'nun babası bir savaşta Hunlar tarafından öldürüldü. Yeni doğmuş
olan Gun-mo'yu kırlara attılar. Kuşlar çocuğu sineklerden koruyor; bir
dişi kurt sütüyle besliyordu. Hun Hakanı buna şaştı. Bu çocuğu saydı.
Onu kendi terbiyesine aldı, büyüttü. Babasının ülkesini ona geri verdi."
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz