Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
BaRaN
BaRaN

Tarihte Süryaniler 1210
Erkek Yay
Yılan
Mesaj Sayısı : 873
Doğum tarihi : 02/12/89
Yaş : 34
Nerden : güneşin doğduğu yer(DOĞUBEYAZIT)
İş/Hobi : cep telefonu
Bilgi : <center><font color="blue"><marquee direction="left" style="background:white">Muradiye Forum Bilgi Paylaşım Platformu</marquee></font></center
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 8
Kayıt tarihi : 20/12/08
http://muradiyeforum.net

Tarihte Süryaniler Empty Tarihte Süryaniler

C.tesi Ocak 10, 2009 12:00 pm
Tarihte Süryaniler






SÜRYANİLER
Süryaniler, köken olarak Hz. Nuhun
oğlu Sama dayanırlar. Semitik ırka mensup bu topluluğun yerleşim
alanları genelde Mezopotamya bölgesidir. Bu geniş coğrafya üzerinde Beş
bin yıllık gibi uzun geçmişe sahiptirler.

Elli asırlık tarihi süreçte
isim değişikliğine uğradıkları söylense de, son yirmi asırdır
Süryaniler diye çağırıldıkları kesindir. Kökleri bu kadar tarihi
derinliklere inen Süryaniler, kültürlerini ve inançlarını korumuş, her
şeye rağmen ayakta kalma başarısını göstermiş, varlıklarını günümüze
kadar taşıyabilmişlerdir.

Süryani ataları Aramiler;
Hiristiyanlığın, Antakya şehrine girdiği ve Hıristiyan dünyasının üç
büyük kürsüsünden ilki olan Antakya Elçisel Kürsüsünün kurulduğu
dönemde (M.S. 37-43) bölgede etkin durumdaydılar. Çeşitli putlara tapan
Aramilerin büyük çoğunluğu, İsa Mesihin öğretisini kabul ederek
Hıristiyanlığa geçiş yapmışlardır. Buna paralel olarak Arami olan
isimlerini terk ederek Süryani tabirini kullanmaya ve ayni zamanda
konuştukları Aramice lisanına da Süryanice demeğe başlamışlardır.

O dönemde, bölgede yeni
gelişen Hıristiyanlık inancı ile Süryani ismi özdeşleşmiş, bu iki öğe
halk arasında aynı anlam ve manada kullanılır olmuştu. İsa Mesihin
havarileri ile bölge halkı Süryani adını o kadar benimsediler ki
Antakya kilisesini bu isimle çağırmaya başlamışlar ve bu ismi Antakya
Kilisesinin dini simgesi haline getirmişlerdir. Üçüncü Antakya Patriği
Mor İğnatiyos Nuraninin, M.S. 107 yılında Romalılara yazdığı mektubunda
görüldüğü gibi "Antakya Süryani Kilisesi" değimini kullanmıştır.

Arami Kralı V. Abgar, M.S. 34
yılında Hıristiyanlık inancını kabul ettikten sonra, Mezopotamyanın
çeşitli bölgelerine elçiler göndererek, Hıristiyanlık inancının bu
coğrafyada yayılmasına öncülük etmiştir. Bölge halklarının Süryanice
(Aramice) konuşuyor olmaları bu süreci hızlandırmıştır.

Böylece biri diğeri ile
özdeşleşmiş, ayni anlam ve manada kullanılan Hıristiyanlık inancı ile
Süryanilik, kısa zamanda Mezopotamya bölgesine yayılmıştır.

Günden güne gelişen
Süryaniler, yaşadıkları topraklar üzerinde kültür ve sanat alanında
eşsiz eserler bırakarak bölgenin sosyal yaşamını derinden
etkilemişlerdir. Birçok alim ve bilgin yetiştirerek, bölge medeniyetine
yön vermişlerdir.

Süryani bilginleri,
dilbilgisi, konuşma (hitabet) ve şiir gibi filoloji bilimlerine
yoğunlaşmışlardır. Bunun yanında mantık, felsefe, tabiat bilimleri,
matematik, astronomi, jeoloji ve tıpla uğraşmışlardır. Bu değerli
bilginler, teorisel din biliminin, ahlakın, kilise ve toplum hukukunun
da derinliklerine dalmış bu konularda önemli çalışmalar yapmışlardır.
Uzun zamanlar toplum ve din tarihi, coğrafya, kilise müziği ve hikaye
anlatma sanatına değinmişler, genel olarak insani eğitimin en bilinen
alanlarını kapsamışlar, bilginin meşalesini doğu ve batı dünyasının en
uzak bölgelerine taşımışlardır.

Yunan edebiyat eserleri,
zenginliğine, mükemmelliğine ve üstünlüğüne rağmen her ne kadar Süryani
ve Latin edebiyatı için bir model olduysa da; bir bütün olarak
değerlendirildiğinde Süryani edebiyatının mükemmelliği üzerine
geçememiştir.

Süryaniler, tarihlerinde
Romalılar, Persler, Bizanslılar, Araplar, Moğollar ve Türkler zamanında
en doğru tarihsel dökümanlara sahip olan toplumdur. M.S. 4. yüzyıl
Yunanca yazan alimlerin eserleriyle çalkalanırken, Edessa (Urfa) okulu
bu yazıların en seçkinlerini Süryaniceye çevirmekte gecikmemiştir.
Edessa okulu Yunanca eğitimi vermeye de başlamış, 12. yüzyılın sonuna
kadar olan sürede en ünlü okulları arasında yerini almıştır. Diğer bir
yandan çeşitli Süryani alimleri, felsefe ve bilim kitaplarını önce
Süryaniceye daha sonra Arapçaya çevirmek için büyük çabalar
harcamışlardır. Bu edebi hareket ve onun etrafında gelişen çalışmalar
sayesinde, asılları kaybolmuş olan Yunanca Hıristiyanlık kitapları,
Süryaniceye yapılmış çevirileri sayesinde korunabilmiştir. Süryani
yazarlarının ürettikleri eserler, kendi dönemlerinde adeta başvuru
kaynağı olmuş ve çeşitli dillere çevrilmişlerdir.

Beş bin yıllık geçmişe sahip
bu zengin kültürün mirasçıları Süryaniler, günümüzde yaklaşık olarak
beş milyon tahmin edilen nüfuslarıyla Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan,
Ürdün, İsrail ve Hindistan'da yaşamaktadırlar. Ancak yirminci asrın son
çeyreğinde, büyük bir bölümü Türkiye ve Ortadoğu'dan ayrılarak, başta
Avrupa ve İskandinavya ülkeleri olmak üzere Amerika'ya, Avustralya'ya
göç etmişlerdir.
BaRaN
BaRaN

Tarihte Süryaniler 1210
Erkek Yay
Yılan
Mesaj Sayısı : 873
Doğum tarihi : 02/12/89
Yaş : 34
Nerden : güneşin doğduğu yer(DOĞUBEYAZIT)
İş/Hobi : cep telefonu
Bilgi : <center><font color="blue"><marquee direction="left" style="background:white">Muradiye Forum Bilgi Paylaşım Platformu</marquee></font></center
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 8
Kayıt tarihi : 20/12/08
http://muradiyeforum.net

Tarihte Süryaniler Empty Geri: Tarihte Süryaniler

C.tesi Ocak 10, 2009 12:00 pm
SÜRYANİ EDEBİYATI
Süryani Edebiyatının
oluşumu Hıristiyanlığın benimsenmesi ile başlamıştır. Hıristiyanlık
öncesi yazılmış ve bugüne kadar ulaşabilmiş tek edebi eser, M.Ö. 681
yılında Kral Senharipin veziri olan Ahikarın yazdığı kitaptır. İçinde
nasihat ve hikmet bulunan bu kitabın öykülerinin bir çoğu sonraki
dönemlerde eklenmiştir. Ahikarın kitabı ya bu dönemde ya da Tobiyya
(Tobit) kitabının yazıldığı M.Ö. 50 yıllarında kaleme alındığı tahmin
edilmektedir. Araştırmalarda Edessa (Urfa) kralları Abgarlar�ın bazı
mezarlarının üzerine yazılan efsanelerle birlikte, Hıristiyanlık
devrinden çok önceleri yaşamış Arami filozofu ve şairi Vafanın birkaç
satırlık şiirleri de bulunmuştur. Ancak günümüze kadar korunabilmiş tüm
bu kaynakların Süryani edebiyatına temel teşkil ettiğini söyleyemeyiz.
Bu nedenle, Süryani edebiyatının esas olarak Hıristiyanlıktan ve
Kiliseden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu edebiyat Süryani kilise
atalarının entelektüel ürünüdür ve kişilerce ezberlenmiştir. Süryani
ataları Hıristiyanlığı benimserken bu yeni inanca olan gayretlerini
ateşlemişler, gelecek nesillere putperestliğin tuzağı olmaması amacıyla
bütün kitapları ve putperest ilmi eserlerinin kalıntılarını yok
etmişlerdir. Sonraları da nesilleri ile bütünleşen Hıristiyanlığı 1. ve
2.yüzyıla taşımışlardır. Geri kalanları ise 4.yüzyılın sonları ve
5.yüzyılın başlarına kadar atalarının öğrenme aşkının yolunu
izlemişlerdir. Edebiyat sanatında uzmanlaşmışlar ve harikulade edebi
eserler üretmişlerdir.
Süryani bilginleri İncilin çevirisinde ve yorumlanmasında büyük çabalar
sarfetmişlerdir. İlgilerini daha çok morfoloji (dilbilgisi), konuşma ve
şiir gibi filoloji bilimlerine yoğunlaştırmışlardır. Bunun yanında
mantık, felsefe, tabiat bilimleri, matematik, astronomi, jeoloji ve
tıpla da uğraşmışlardır. Bu değerli bilginler; teorisel din biliminin,
ahlakın, kilise ve toplum hukukunun da derinliklerine dalmışlar ve
önemli çalışmalar yapmışlardır. Uzun zamanlar toplum ve din tarihi,
kilise müziği ile uğraşmışlar ve hikaye anlatma sanatına
değinmişlerdir. Genel olarak insani eğitimin en bilinen alanlarını
kapsamışlardır. Bilginin meşalesini doğu ve batı dünyasının en uzak
bölgelerine taşıyan birçok alim Süryanilerin arasından çıkmıştır. Yunan
edebiyat eserleri, zenginliğine, mükemmelliğine ve üstünlüğüne rağmen
her ne kadar Süryani ve Latin edebiyatı için bir model olduysa da; bir
bütün olarak değerlendirildiğinde Süryani edebiyatının mükemmelliğinin
üzerine geçememiştir.
Süryani edebiyatının karakteri İncil�e göre; ayinsel, dini, tarihi ve
gelenekseldir. Süryanilerin Kutsal Kitapın korunmasında ve yayılmasında
gösterdikleri mükemmellikleri, ilgili diğer yazılarda olduğu gibi
İncilin çevirileri ve yorumlarının üretimine olan ilgileri ile
kanıtlanmaktadır. Süryanilerin dini ayin kitapları ve birçok nesil
boyunca bestelenmiş ilahileri; Hıristiyan mezhepleri arasında uzun süre
dayanan dini tartışmalardaki yüksek mentalitelerine ve seçkinliklerine
kanıt olarak gösterilebilir. Süryaniler, Hıristiyanlığın gizlerine
yaptıkları derin etkiyle, edebiyat yeteneklerini gösteren birçok
değerli dini eser vermişlerdir. Süryaniler tarihlerinde, Romalılar,
Persler, Bizanslılar, Araplar, Moğollar ve Türkler zamanında en doğru
tarihsel dökümanlara sahip olan toplumdur. Bununla beraber Süryani
edebiyatının içinde azizlerin ve şehitlerin hayat öykülerini anlatan
eserler geniş yer kaplamaktadır. M.S. 4. Yüzyıl Yunanca yazan alimlerin
eserleriyle çalkalanırken Edessa Okulu bu yazıların en seçkinlerini
Süryaniceye çevirmekte gecikmemiştir. Edessa Okulu Yunanca eğitimi
vermeye de başlamış, 12. Yüzyılın sonuna kadar olan sürede en ünlü
okulların arasında yerini almıştır. Diğer bir yandan çeşitli Süryani
alimleri, felsefe ve bilim kitaplarını önce Süryaniceye daha sonra da
Arapçaya çevirmek için büyük çabalar harcamışlardır.
16. yüzyıla kadar geniş ve yoğun bir konuma sahip olan Süryani
edebiyatı, bu asırdan sonra tarihsel olayların etkisiyle bu genişlik ve
yoğunluk özelliğini yitirmiştir. Tarihsel süreçte bu edebi hareket ve
onun etrafında gelişen çalışmalar sayesinde, asılları kaybolmuş olan
Yunanca hıristiyanlık kitapları, Süryaniceye yapılmış çevirileri
sayesinde korunabilmiştir. Süryani yazarların ürettikleri eserler,
kendi dönemlerinde adeta bir başvuru kaynağı olma özelliğine kavuşmuş
ve başka dillere çevrilmişlerdir. Süryani edebiyatında ağırlıklı olarak
her ne kadar dinsel öğeler ön plana çıksa da ilahiyat hukuku, dinsel
törenlerde usül, mistizm gibi konularda da önemli eserler kaleme
alınmıştır. Bunların yanında şiir, tarih ve astronomi her zaman geniş
bir ilgi alanı olarak kalmıştır.
Süryanicede ilk ilahileri yazan Bardaysan (154-222), felsefe ve tarih
konularında da eserler vermiştir. En ünlü kitabı "Devletlerin Kanunu"
adlı eseridir. Süryanilerin Güneşi ünvanı ile anılan Mor Efremin
şiirleri Süryani şiirinin eşi benzeri olmayan üstün örnekleri olarak
kabul edilir. Mor Efrem üç milyona yakın şiir cümlesiyle Süryani
edebiyatının en önde gelen isimlerinden olmuştur. Ayrıca bu alanda en
güçlü Süryani şairlerinden olan Suruçlu Mor Yakup, Mor İshok, Bar
Madeni, Abdyeşo, Mor Balay ile birlikte bir çok Süryani şairinin de
ilgisini çekmiştir.
12. yüzyılda Süryanilerin büyük zekası Mor Mihoyel Rabo çok farklı
konularda eserler vermiştir. En ünlü eseri ise 21 ciltten oluşan tarih
kitabıdır. Mor Mihoyel Rabo bu kitabın her sayfasını üç kolona
ayırmıştır. Birinci kolonda dinsel, ikinci kolonda siyasal,üçüncü
kolonda da güncel olayları anlatmaktadır. Bu düzenleme sayesinde
okuyucu, dinsel,siyasal ve gelişen tarihsel olayları arasındaki
ilişkileri kolayca kavrayabilmektedir.
Aynı şekilde Abulfarac (Bar Habraeus) tarihi, siyasi ve dini
çalışmalarının yanında dilbilim alanında da çok önemli eserler
vermiştir. Bunlarla birlikte matematik ve astronomi dallarında yazılar
yazmış, özellkle tip alanında Yunancadan Süryaniceye çeviriler
yapmıştır. Abulfaracın en önemli eserlerinden biri "Dünyanın Kronolojik
ve Politik Tarihi" adlı çalışmasıdır. Bu eser, 1945 yılında Türk Tarih
Kurumu tarafından Türkçeye çevirilerek basılmıştır. 1987 yılında da
ikinci baskısı yapılmıştır.
Süryanilerin en fazla ilgi gösterdiği alanlardan biri de felsefedir.
Rişaynolu Sargio, Urfalı Eyüp ve Abdyeşu dsavbo bu alanın önde gelen
isimlerindendir. Urfalı Eyüp felsefe ve tabii ilimler alanında
ansiklopediler yazarken; Sargio da Aristoteles�in eserlerini
Süryaniceye çevirmiştir. En önemli eseri de Aristotelesin mantığı
üzerine yazdığı eserdir.
"Doğunun Yıldızı" ünvanı ile anılan Patrik Efrem Barsavm ise
20.yüzyılda yetişen en önemli Süryani bilginlerinden biridir. Günümüze
birçok önemli eser bırakmıştır. En önemli eseri ise "Berule Bdire" adlı
kitabıdır.
BaRaN
BaRaN

Tarihte Süryaniler 1210
Erkek Yay
Yılan
Mesaj Sayısı : 873
Doğum tarihi : 02/12/89
Yaş : 34
Nerden : güneşin doğduğu yer(DOĞUBEYAZIT)
İş/Hobi : cep telefonu
Bilgi : <center><font color="blue"><marquee direction="left" style="background:white">Muradiye Forum Bilgi Paylaşım Platformu</marquee></font></center
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 8
Kayıt tarihi : 20/12/08
http://muradiyeforum.net

Tarihte Süryaniler Empty Geri: Tarihte Süryaniler

C.tesi Ocak 10, 2009 12:14 pm
SÜRYANİLERDE DİL
Süryanice Dili :
Süryanice "Aramicenin Edessa diyalekti" Daniyel peygamberin peygamberliği, Matta İncili gibi kutsal Kitabın bazı bölümlerinin yazıldığı Sami dillerinden biridir.
Bazı bilim adamlarına göre dünya dillerinin en eskisidir, ama tartışmasız en eski dillerden birisidir. Kökeninin çok eskilere dayandığını gösteren ilk kanıt Tekvin 31:47 bölümünün MÖ. 1750de bu dille yazılmış olmasıdır.
Süryanice, altı tanesi (b,g,d,k,f,t) yumuşak ve sert olmak üzere çift telefuza sahip olan ve özel işaretlerle bilinen toplam 22 harften oluşuyor.
Süryanice eski ilimlerin her türlüsünü içine alabilen, akla gelen her şeyi, her duyguyu ve düşünceyi ifade ve tasvir etmeye yeterli, kelime haznesi bakımından zengin, sözdizimi esnek, edatları bol olan son derece hoş, bir dildir. Süryanice Irak, Mezopotamyanın Cezire ve Suriye halklarının anadiliydi. Pers krallığının içlerine kadar sızdı ve Süryanilere komşu olan farklı halklar arasında yayılmıştı.
Uzun yıllar yakın doğu ülkelerinin resmi dili olarak kaldı. Mısır, Küçük Asya ve Arabistan yarımadasının kuzeyine kadar yayılmıştı. Bazı kişilerin çabasıyla yayıldığı Çinin güneyi ile Hindistanın Malabar bölgesindeki kiliselerde hala kullanılmaktadır.7.yüzyılın sonları ile 8.yüzyılın başlarında Arapça�nın rakip dil olarak ortaya çıkışına kadar çok geniş bir kullanıma sahipti. Bu dönemden sonra şehirlerdeki kullanım gittikçe azalmış sadece köy ve dağlık bölgelerde kullanılır olmuştu. Buna rağmen hala birçok yazar ve bilim adamı tarafından kullanılmaktadır.
Bu dilin en güzel kullanıldığı yerler, Edessa (Urfa), Harran, Humus, Apamea ve Suriye dolaylarıdır. Harranlı putperestler 9.yüzyılın sonlarına kadar bu dille yazıyorlardı. Bu dil 13.yüzyılın sonlarına kadar Cezirenin birçok bölgesiyle Ermenistanda yaygın bir şekilde kullanılmaktaydı.
Meryemana, Rab İsa Mesih ve öğrencilerinin bu dili kullanması, onun diğer bütün dillerden üstün olduğunu görmek açısından yeterli olsa gerek. Kilise ayinlerinde kullanılan ilk dildir. Yunanca eserleri Süryaniceye, Süryaniceden de Arapçaya çeviren Süryanilerin bu konuda övgüye değer katkıları olmuştur. Hala ibadetlerde kullanılan dildir.
Altıncı yüzyılın başlarında Süryanice kullanıldığı coğrafyaya göre yazı şekli ve telefuz açısından Doğu ve Batı Süryanicesi olarak iki kola "dialekt" ayrıldı. Suriye dolaylarında konuşulana Batı, Mezopotamya, Irak ve Azarbeycanda konuşulana da Doğu dialekti adı verildi.
Bu dilde elimize ulaşan en önemli eserler, Tevrat ve İncilin Pşittoya göre çevirileridir. Bu dil, ayrıldığı diyalektlerde meydana gelen değişiklikler müstesna kabul edilirse, oluşumundan bu yana önemli bir değişikliğe uğramamıştır. Eski Ahitin bu dilde yazılmış pasajları ile Filozof Vafanın şiirinden kalan bölümler, bugün kullanılan dilin geçmiştekiyle ayni olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte Tikritli Antoniusun belirttiği gibi bazılarının kullanışsız gördüğü bazı sözcükler zamanla unutulmuş ve Bertellolu Yakuba göre de bugün yalnızca Arapçada korunabilmiş birçok sözcük de kaybolmuştur.
Bu dilin ne gramer ne de dil bilimi kitapları bulunuyordu. Çünkü Süryaniler Araplar gibi kendi dillerini en sade ve doğal şekliyle kullanıyorlardı. İlk gramer kitabı 7.yüzyılın sonlarında oluşturuldu.
BaRaN
BaRaN

Tarihte Süryaniler 1210
Erkek Yay
Yılan
Mesaj Sayısı : 873
Doğum tarihi : 02/12/89
Yaş : 34
Nerden : güneşin doğduğu yer(DOĞUBEYAZIT)
İş/Hobi : cep telefonu
Bilgi : <center><font color="blue"><marquee direction="left" style="background:white">Muradiye Forum Bilgi Paylaşım Platformu</marquee></font></center
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 8
Kayıt tarihi : 20/12/08
http://muradiyeforum.net

Tarihte Süryaniler Empty Geri: Tarihte Süryaniler

C.tesi Ocak 10, 2009 12:15 pm
DİLİN KORUNMASI, SÖZLÜKLER VE ŞİİR ÖLÇÜSÜ

Malatya, Urfadan sonra Süryani dilini öğrenmek isteyenlerin eğitim merkezi oldu. Oradaki Büyük kilisede, Barebroyonun "Semhe" adlı eserinde bazılarının isimlerini andığı, gramer ve filoloji alanında uzmanlar yetişmiştir. Bunlardan biri XI. ve XII. Yüzyıllarda yaşamış, saygın bir papaz olan Malatyalı Abdukosdur. O öğrencileri için, onlara dikte ettirdiği okuma derslerini de içeren, filolojik bir seri hazırladı.

Bu okuma derslerinde, dilin korunması ve karışıklığa engel olunması için özel simgeler ve noktalama işaretleri kullandı. Bu simge ve noktalama işaretlerini daha sonra kendi adını taşıyan bir kitapta topladı. Yakup BarTalyo, Süryanice için faydalı bilgiler içeren "Diyalog" adlı eserinde süryani dilini, onun akıcılığını, onda meydana gelen bazı değişikleri inceleyen özel bir bölüm hazırladı. Sözlüklere gelince, Batı Süryanileri bu konuda çalışmaları olmamıştır. Onlar, Doğu Süryanilerin eserlerine güveniyorlardı. Yani Dr. Hunayn Bar İshok (873), Dr. Yeşu Bar Ali (1001) özellikle Alvanoyo'lü Dr. Hasan Bar Bahlul'a ait sözlükleri kullanırlardı. Bazı edebiyatçılarımız kendilerinden önce yaşamış bilginlerin eserlerindeki filolojik temalardan yararlanarak Hasan Bar Bahlu'un eserine çeşitli katkılarda bulundular. Hasan Bar Bahlul'un sözlüğünün pek faydalı olmayan özetlenmesi Mafiryan Şemun (1724) tarafından yapıldı. Bar Bahlul'un Süryanice Ermenice ve bazı kelimeleri Arapça olan sözlüğünün bir nushasını ABD. Boston Semitik eserleri Müzesi Kütüphanesinde 3980 numarada kayıtlı olarak bulundu. Kütüphanedeki bu nüsha Gergerli Metropolit Efrem Ankoyo tarafından 1659 yılında nakşedilmiştir. Hiç şüphesiz bu eser Gerger'li Süryani yazarlarından biri tarafından Ermenice�ye çevrilmiştir. İlk Sözlüklerin dışında, günümüzde Süryaniler üç yeni sözlük kullanırlar. Bunlar; 1887-1891 yılları arasında Süryani Maruni olan Papaz Gabriel Kardahi tarafından yazılan "Albab Gazo Dleşonö Süryoyo, Hadiya Dleşonö Oromoyo", 1897 yılında Süryani Keldani Metropoliti Tuma Odo tarafında yazılan hacimli sözlük ve 1900 yılında yine Süryani Keldani Metropoliti Yakup Avgin Manna tarafından yazılan sözlük.

Tikrit�li Antun tarafından (825-840) yılları arasında hazırlanan "İdathö Darhitruthö(Retorik Bilgisi)" adlı eserin bir eşdeğerlisi ne kendisinden önceki ne de sonraki eserler arasında bulunmamaktadır. Bu muazam eserdeki beş şiirin dördü yazıda akıcılık ve açıklığa; yazarın yaratıcılığını çok açık bir şekilde gösteren filolojiye ayrılmıştır. Son şiiri ise, şiirde kullanılan edebi sanatlar ve şiirin ölçüleri konusundadır. Bu güzel eseriyle önemli bir boşluk giderilmiş, gelecekteki çalışmalara yol açılmış ve büyük bir başarı elde edilmiştir.

Yukarıda daha önce değinilen "Dialog" adlı eser retorik konusunda bir inceleme ve yazarı olan Yakup BarTalyo�nun (1241) yaşadığı döneme kadar ki şiirin durumunu gösteren bir şiiri içermektedir. Bu eser ayrıca Aristo�nun "Poetics" adlı eserinin tragedya ile ilgili bölümlerinin Süryanice çevirisini içermektedir. Aristonun bu eseri Abu Başar tarafından Arapçaya çevrilmişti.

Süryanice şiir; temel olarak inançsal öğretileri insanların kafalarına yerleştirmek ve değişik türdeki duaları makamla sağlanan bir uyum içinde sunmak için oluşturulmuştur. Aziz Mor Efrem başarıyı şiirleriyle yakalayınca, daha sonraki nesiller onun yolundan ilerledi.

Süryanice şiir (Mşuhto) ikiye ayrılır: şiirler ve ilahiler. Şiirlerin üç tür hece ölçüsü vardır. Bunlar: Yedili ölçü veya Aziz Mor Efrem tarafından bulunduğu için "Efremi" ölçüsü, Beşli ölçü veya Boleş Episkoposu Mor Balay tarafından bulunduğu için "Balayi" ölçüsü, Oniki ölçü veya Suruçlu Mor Yakup tarafından bulunduğu için "Suruci" olarak bilinen ölçülerdir. Tikrit�li Antun�un eserinin beşinci şiirsel makalesinde belirttiğine göre, şairlerimiz şiirlerinde onaltıya kadar uzanan değişik hece ölçüleri kullanmışlardır. Bunlardan biri de Antun tarafından bulunmuş ancak kullanımı genellik kazanmamış olan sekizlik hece ölçüsüdür. Bu şiirlerin çoğu ibadet esnasında okunmak veya halka inançsal esasların, erdemli hayatın öğretilmesi için düzenlenmiş ve çoğunlukla uzun şiirlerdir. Özellikle Suruç'lu Mor Yakup'un Rab Mesihin çekmiş olduğu acılar ve yaratılışla ilgili şiirleri, üçbin beyitten fazladır. Urfalı İshokun da şiiri 2136 beyittir.

İlahiler ise, nağmelendirilen manzumeler (madroşe) olup, dörtlüden onluğa kadar uzanan hece ölçüleriyle yazılan dizelerden oluşur. Bazı uzmanlar, gerçekten Aziz Mor Efrem'e ait veya O'na ithaf edilen ilahilerin yetmiş beş çeşit makam saymışlardır. Bu ilahilerin bazılarında nakaratlar da vardır. Bu ilahilerin makamlarını göstermek amacıyla, ilahilere başlık olarak, iyi bilinen bir ilahinin ilk satırı eklenir.

Diyalog şeklinde, yedili hece ölçüsüyle yazılan, alfabetik olarak düzenlenen "Sugithö" madroşe (manzumeler) türlerindendir. Örneğin; Episkopos Gevergi Dıame tarafından kaleme alınan Meryemana ile Melek Cebrail, Meryemana ile Mğuşe (İsa Mesih�in doğuşu için, doğudan gelen Süryani Krallar) ve Hz. İbrahim ile onun kurbanlık kuzusu arasındaki diyaloglar gibi.

IX. yüzyılın başlarında Süryaniler, Arapların yaptığı gibi şiirlerinde kafiyeyi kullanmaya başladılar. Bazıları Arapça'yı çok iyi öğrendikten sonra, şiirlerini tek bir kafiyeyi bütün şiirde yada bir ikilik veya dörtlük boyunca kullanarak yazdılar. Daha sonra da düz yazılarında (nesir) kafiye kullandılar.

XIII. yüzyılın sonlarında bazı Süryani şairleri Arapça'daki cinas, tezat gibi edebi sanatları çok fazla kullanmaya başladılar. Bu şairler çalışmalarında, şiirdeki düzen ve içerik arasındaki ince dengeye zarar veren içi boş, süslü ve kapalı sözcüklere ağırlık verdiler. Böylece şiirleri zaafa düşerek bozulmaya yüz tuttmuş ve gerilemiştir. Onları Süryani Nasturi yazarlarından Hamis Bar Kardahi ve Abed Yeşu Savboyo'nun (1290-1318) şiirleri yanılttı.

XV. yüzyılın ortalarında, XVI ve XVIII. Yüzyıllardaki bazı şairlerimiz Savboyo'nun tarzına yöneldiler. Bunlar Humus'lu iki rahip olan Toma ve Davud; Savboyo'yu bazı şiirlerinde takip eden, Lübnanlı Patrik Nuh ve Onu kafiyeli nesirleriyle izleyen Patrik Nematallah, Metropolitler; Hah'lı Sarkis, İbaroyo'lu Yusuf ve Katarbil'li Hori Yakup'tur.

Diğer taraftan eskilerin bunlara karşı gelerek, eski şairlerin yolunu takip edenler ise, Hedloyo'lu Patrik Behnam (1454), Turabdin�li Mafiryan Şemun (1740), Beth Man'amli Episkopos Yuhanon (1825) ve Anhıl'li Metropolit Zeytun'dur (1855).
BaRaN
BaRaN

Tarihte Süryaniler 1210
Erkek Yay
Yılan
Mesaj Sayısı : 873
Doğum tarihi : 02/12/89
Yaş : 34
Nerden : güneşin doğduğu yer(DOĞUBEYAZIT)
İş/Hobi : cep telefonu
Bilgi : <center><font color="blue"><marquee direction="left" style="background:white">Muradiye Forum Bilgi Paylaşım Platformu</marquee></font></center
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 8
Kayıt tarihi : 20/12/08
http://muradiyeforum.net

Tarihte Süryaniler Empty Geri: Tarihte Süryaniler

C.tesi Ocak 10, 2009 12:16 pm
SÜRYANİLER'DE YAZI
Bazı bilim adamları Süryani yazısının yazıların en eskisi olduğunu, ilk yazıyı Süryanilerin ortaya çıkardığını ve Fenikeliler ile diğer milletlerin kendi yazılarını bu yazıdan türettiklerini iddia etmektedirler. Bu konuda yeterli kanıt bulunmaması, bilim adamları arasında görüş ayrılıklarının olması ve sorunun önemi dolayısıyla; yukarıdaki görüş paylaşılmasa da Süryanice yazısının; ilk yazılardan birisi olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu yazıdaki harf şekillerinin zaman içinde değişikliğe uğradığı kesindir. Ancak bunun Hıristiyanlık öncesi dönemlere ait, Urfa ve başka bölgelerdeki taşlar üzerine yazılan ve J.B. Chabot ile Henry Pognon tarafından ayrı ayrı yayınlanan birkaç satır dışında başka hiçbir kanıtı yoktur.
İsa Mesih�ten sonraki dönemde, Süryanice yazılarının en güzeli ve önemlisi olan "Estrangelo" yazı şekli veya diğer bilinen adlarıyla "açık", "değerli" ya da "Urfa yazısı" ortaya çıkmıştır. Bu yazı şekli, M.S. 3. Yüzyılın başlarında Pavlus Bar Arko adındaki Urfalı bir kişi tarafından geliştirilmiştir. Estrangelo yazısı Arapça Kufi yazısının kökeni olarak kabul edilmektedir. Günümüze kadar gelen el yazmalarının çoğu Estrangelo hattıyla yazılmıştır. Bu yazı şekli 12. Yüzyıla kadar aralıksız kullanılmıştır. Süryanicede kullanılan ikinci yazı şekli ise kullanım kolaylığı nedeniyle Estrangelo yazısıyla karışık olarak kullanılan ve 9. Yüzyılda geliştirilen "Batı Süryanicesi" olarak bilinen yazıdır. Bu yazı 12. Yüzyılda Estrangelo yazısından yavaş yavaş ayrılmıştır. "Serto" ismiyle tanımlanan yazı budur. Geçmişte olduğu gibi bugün de düz yazı yazımında kullanılmaktadır. Artık Estrangelo yazısı ise sadece konu başlıklarını süslemede ve süs yazısı olarak kullanılmaktadır.
Süryanice yazı sanatı ve güzelliği konusunda büyük ustalık gösteren, tamamı rahip, münzevi veya ruhani olan ve çalışmalarının her biri değerli bir sanat eseri olarak kabul edilen çok sayıda Süryani hattatı yetişmiştir. Bunlar büyük bir sabırla çok sayıda kitabın çevirisini yapmışlardır. Bu hattatlar günümüze, farklı bilimlerde ve sanat alanlarında ciltler dolusu ölümsüz eserler bırakmışlardır. Bugün Ortadoğu ve Batı kütüphanelerinde korunan eski Süryanice kitapların dünyanın en eski kitapları olduğu bilinmektedir. Buna rağmen günümüzde bilinen miktarı, kaybolanların sayısı dikkate alındığında hiç denecek kadar azdır. 462 yılından 1264 yılına kadar Estrangelo yazısının kalın, orta ve ince olmak üzere üç şeklini kullanan ve yazıların güzelliği açısında aralarında çok az fark bulunan 130 kadar kaligraf bilinmektedir. Hattatlar yazılarını çoğunlukla bir çeşit parlak ve ince parşomen üzerine; nadiren de Bağdat'ın 8. Yüzyılın sonlarında kuruluşundan kısa bir süre sonra Çinden getirilen ve aynı dönemlerden itibaren kentte üretilmeye başlanan bir çeşit kalın kağıt üzerine yazmışlardır. Kağıt imalatı kısa bir sürede diğer ülkeleri ve 12.yüzyılın ortalarında da Şam'a kadar yayılmıştır. Yazısı çok güzel olan Raban Metropoliti İvannis Yeşu'da çok sayıda çeviri yapmıştır. Bunlardan bir İncil, Katoliklerin Musulda bulunan Mor Toma Kilisesinde bulunmaktadır. Bartellolu diyakos Abdullahın yazdığı üç tane kitap Kudüs, Halep ve Şarfe kütüphanelerinde bulunmaktadır. Bar Ebroyonun anlattığına göre Kesrun adındaki Urfalı bir rahip, Perslerin Şamdan esir aldıkları bir gurupla birlikte Pers şehri Mağaraya gelmişti. Magaradaki kiliseyi kendi yazdığı kitaplarla süslemişti. Zamanının büyük bölümünü Mor Behnam Manastırı�nda geçiren usta bir yazardı. 1139 yılında vefat etmiştir. Estrangelo ve Batı Süryanicesi hatlarıyla, Pşitto çevirisi ve Yetmişlinin farklı okumalarını yazdığı Mezmurlar kitabı bulunmaktadır. 13.yüzyıldan günümüze kadar yaklaşık 170 kaligraf Batı Süryanicesinin kalın, orta ve ince denilen yazı şekillerini kullanarak bu yazı şeklini geliştirdiler. Bu yazıların en ilginç ve zarif olanı, ismini Diyarbakır ile Urfa arasındaki Gerger şehri ve kalesiyle civarındaki köylerden alan "Gergereyo" hattıdır. 1577 ile 1820 yılları arasında bu yörenin kaligrafları "ince" yazı şeklinin olağanüstü güzel bir formunu ve satır düzenini geliştirmişlerdir.
Gergereyo hattıyla ilk yazı yazdığı bilinen kişi; önce Kapadokya daha sonra da Urfa Metropolitliği görevinde bulunan (1577-1607) Vanklı Grigoriyos Vanis Dbeth Nagorodur. Farklı mevzularla ilgili yaklaşık 20 adet kitabın çevirisini yapmıştır. Aynı zamanda bu güzel hattı kullanarak İncil ve Mezmurları da uzunluğu 7 santimetreyi geçmeyen nüshalarla yazmıştır. Kudüsteki Mor Markos Kütüphanesinde Bostonda ve Musulda bir Horiepiskoposun özel kütüphanesinde birer tane olmak üzere bu el yazmalarından üç tane mevcuttur. Diğer önemli kaligraflar da şunlardır: Gerger Metropoliti ve Mor Mihael Rabonun tarih kitabını yazan Urbişli Mihael Barsavmo(1590-1630), amcası rahip Filatos Muhtar (Ö. 1584), Gergerli Sohdo(1599) ve Vanklı Miho(1606)dur.
BaRaN
BaRaN

Tarihte Süryaniler 1210
Erkek Yay
Yılan
Mesaj Sayısı : 873
Doğum tarihi : 02/12/89
Yaş : 34
Nerden : güneşin doğduğu yer(DOĞUBEYAZIT)
İş/Hobi : cep telefonu
Bilgi : <center><font color="blue"><marquee direction="left" style="background:white">Muradiye Forum Bilgi Paylaşım Platformu</marquee></font></center
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 8
Kayıt tarihi : 20/12/08
http://muradiyeforum.net

Tarihte Süryaniler Empty Geri: Tarihte Süryaniler

C.tesi Ocak 10, 2009 12:20 pm
SÜRYANİCE DOĞRU YAZIM YÖNTEMLERİ
Süryani dil bilginleri, yazım kurallarını sadece gelenek yoluyla biliyorlardı. Kutsal Kitap öğretmenleri, Pşitto versiyonuna uygun olarak Mezmurlar dan başlayarak, genellikle öğrencileri doğru okuma, vurgu ve telaffuz konusunda yönlendiriyorlardı. Onlara harflerin şekillerini vurgulamayı, sesli harfler için kullanılan noktalamaları ve sözcüklerin üzerinde yer alan harekeleri yerleştirmeyi öğretiyorlardı. Bu yöntem, V. Yüzyılın başında Urfa okulunda kullanılmaya başlanmış, daha sonra Nusaybin okuluna da aktarılmıştır. Genellikle 3 bölümden oluşurdu: Birincisi noktalamalı ve harekeli Eski Ahit nüshaları; İkincisi noktalamalarla harekeler hakkında şiirler; üçüncüsü ise, yabancı ve derin terimler içeriyordu. Beth Şahak okulunun kurucusu üstat Sabırvay�ın bu yöntemi Doğunun Ortodoks okullarına getiren kişi olduğu düşünülür.
705 yılında Urfalı Mor Yakup Eski Ahit metinlerinin harekelerini Tel�ado Manastırında iken tekrar gözden geçirmiş ve sesli harfleri gösteren işaret sistemi üzerine ayrıca çalışarak bugün kullandığımız sistemi tamamlamıştır. O, Kutsal Yazıtları bölümlere ayırdı, her birinin içeriğini gösteren bir giriş yazdı ve İncil�in Yunanca ve Süryanice versiyonlarını içeren çalışmalarla sözcüklerin doğru telaffuz edilişlerini gösteren pek çok notlar metnin üzerine ekledi. 719 ile 720 yılları arasında yazılmış eski el yazmaları sayesinde bu kitapların bir kısmı günümüze ulaşmıştır.
Karkafto manastırı rahipleri arasından yetişen faziletli dil bilginleri, Urfalı Mor Yakupun yolunu izlediler. Adı geçen manastır Habur nehri üzerindeki Mecdel köyünde olup, günümüzdeki Haseke ve Rasel'ayn şehirlerine yakındır. Onların dil konusundaki çalışmalarından Karkafoytö yöntemi olarak bilinen bir yöntem doğdu. Rasel'ayn da iki değerli bilim adamı yetişti. Bunlardan biri bölgedeki bir manastırda yaşamış olan Santa Tubono, diğeri ise Rasel'aynlı (Rişayno) Mşamşono Sobo idi. Sobo, dil konusunda geniş bilgisi olan ve Kutsal Yazıtların yazım kurallarını çok iyi bilen, çok da erdemli bir şahsiyetti. Hasan Bar Bahlul�un sözlüğünde (1363 ve 1364 nolu sütunlar) aktardığına göre, Santa Tubono ve mşamşono Sobo bir bölümün harekelerini, noktalamalarını bitirdikten sonra, en sona kendi adlarının baş harflerini yerleştirirlerdi. Sobo tarafından 724 ve 726 da nakşedilen, o dönemde bu sanattaki gelişmeyi gösteren kitaplar elimize ulaşmıştır. Bu sanatla uğraşmış diğer bilginler 724 726 yılları arasında Kube manastırından Aho Abrohom, Tal Kumatre köyünden Esfulos Manastırı başrahibi Şemun, ve Teloyolu yönetici Theodosiyos, 736da Episkopos Gevergis, Hahlı Abrohom ve Onun 817deki öğrencisi mşamşono Rubel, Basil, Şmuel, Şemun ve 841de Mraybo manastırından Gevriye.
Londra Kütüphanesi 168 numarada kayıtlı, Doğu Süryanilerin Manastırından Şmuel ve Matay tarafından 600 yılında hareke ve noktalamaları üzerinde çalışılmış bir mezmurlar kitabı; yine aynı Kütüphanede 171 numarada kayıtlı Nahro köyü papazı ve iki öğrencisi Yuhanon Bar Doniyel Araboyo ile Unmira�lı Mşamşono Yuhanon Araboyo tarafından üzerinde çalışmalar yapılmış İncil�in eski bir nushası bulunmaktadır.
Bilinmelidir ki, bu geleneksel kitaplar, Kutsal Yazıtların metninin tamamını içermez. Bunlar hem Yunanca hem Süryanice çevirilerde değişiklik gösteren, telafüzları düzeltilmesi gereken dizelerle sınırlanmıştır. Bu çalışma incelendiğinde, metinlerin nakşedilme farklılığına rağmen, sözcüklerde çok dikkatli ve düzenli bir şekilde hareke ve noktalama işaretleri yapıldığı görülmektedir.
Bu dil bilginlerinden bazıları Kutsal Yazıtlara, Kilise Atalarımızdan Diyonosiyos Aryufagos, Basiliyos, Nazyanzolu Grigoriyos, Navso ve Severiyosun eserlerinden seçtikleri bazı parçaları eklediler. Bunların bir kısmı Mor Efrem, Suruçlu Mor Yakup, Urfalı Mor Yakup, Tikritli Antunun eserleri ile azizlerin yaşam öykülerini ve tarihçeleri içeren kitapların hareke ve noktalaması ile meşgul oldular. Bu geleneksel kitapların 980 ile 1205 yılları arasına tarihlenen 12 adet eski nüshası bulundu. Bu kitaplardan, Kudüs teki Mor Markos Manastırımızda 42 numarada bulunan ve 15.yüzyılda yazılmış yeni nüshadan ayrı olarak, 241 Nolu ve 1000 yılında yazılmış Deyrulzafaran Manastırında bulunan nüsha ve British Museumda bulunan ve 899 yılında tamamlanmış eşsiz bir Nasturi nüshası bulunmaktadır.
British Museumda bulunan 163 nolu bir başka nüsha ise, Nirab Manastırından Şmuel ve Tuma adlı iki rahip tarafından 563te harekelendirilmiş Mor Severiyosa ait son cildi içermektedir. Kudüsteki Mor Markos Kutuphanesinde, Patrik Kuryakosun Amuda Manastırından Tikritli rahip Theodoros (825 ile 834 yılları arasında Maraşta Episkoposluk yaptığı tahmin edilmektedir.) tarafından 806 yılında harekelendirilmiş bir kitabı bulunmaktadır.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz