Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

93 Harbi (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı) 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : 93 Harbi (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı) 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

93 Harbi (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı) Empty 93 Harbi (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı)

Çarş. Ara. 17, 2008 1:58 am
Son asır Türkiye tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil eden ve
Rumî 1293 tarihine rastladığından, tarihimize “Doksanüç Harbi" diye
geçen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı.

Çarlık Rusyası; asırlık emellerini gerçekleştirmek için, Osmanlıları
Avrupa’dan atmak, İstanbul’u ele geçirerek sıcak denizlere inmek,
Hıristiyanları ve özellikle Slavları korumak bahanesiyle Osmanlı
Devleti'nin iç işlerine karışmaktaydı. Bu husus, harbin en önemli
sebebini teşkil edecektir. Osmanlı ülkelerine saldırmayı millî bir
hedef kabul eden Rusya, Kırım Hanlığını istilâ etmiş, Karadeniz’in
kuzey ve doğu kıyılarını almış, Volga boylarındaki Türk ülkelerini
istilâ ederek Türkistan’a ilerleyip kuzey kısımlarını elde etmişti.
1853 Kırım mağlûbiyeti, Rusların bu emellerini bir müddet için
durdurmuştu. Ancak Rusya, büyük bir gayretle eski birliğini sağlamış ve
Kırım mağlûbiyetinin acısını çıkarmak için fırsat gözetmeye başlamıştı.
Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğüne en çok taraftar olan Fransa’nın,
1870 yılında Prusya karşısında ağır bir mağlûbiyete uğraması, kuvvetler
dengesinin Osmanlılar aleyhine bozulmasına yol açmış ve Rusya beklediği
fırsatı elde etmişti. Bunu değerlendiren Rusya, Paris Antlaşması'nın,
Karadeniz’de donanma ve tersane bulundurulmaması hakkındaki maddelerini
tanımadığını resmen ilan edip, bu teşebbüsünü Londra Konferansı'nda
tescil ettirdi. Böylece Rusya, Karadeniz’de kuvvetli bir donanma
meydana getirme imkânına sahip oldu.

Bu gelişmeden sonra Rusya, Panislavizm fikirlerini Balkanlarda yaymak
için Moskova’da bir kongre topladı. Rus Panislavistleri, Bosna-Hersek
ve Bulgaristan Slavlarını ayaklandırmak için Balkanlarda yoğun
propagandaya giriştiler. Ayrıca Romanya ve Karadağ’da birer teşkilat
kurdular. Rusya bu tür faaliyetlerinden başka, Osmanlı Devletine de
baskı yapmaktaydı. Sadrazam Mahmud Nedim Paşa, Bulgarların, Fener Rum
Kilisesi'nden ayrılarak millî bir kilise kurmalarını kabul etti.
Böylece, Bulgarların siyâsî bağımsızlıklarına yol açıldı.

Çok geçmeden, Panislavizm propagandası etkisini gösterdi. İlk olarak
Bosna-Hersek eyaletindeki Hıristiyanlar ayaklandı. Daha bu isyan
bastırılmadan yine Rus tahrikiyle Karadağlılar ve Sırplar da
ayaklandılar. Osmanlı Devleti, bu iki isyanı bastırınca, bunlar, Avrupa
devletlerinden yardım istediler. İşe karışan Rusya, Osmanlı Devletine
Karadağ ve Sırbistan’la anlaşma yapması için ültimatom verdi. Bunun
üzerine muhtemel bir savaştan çekinen Avrupa devletleri, Balkan
meselesini görüşmek üzere İstanbul’da bir konferans tertip ettiler (23
Aralık 1876). Aynı gün Osmanlı Devleti, Konferansın çalışmalarına mâni
olmak için Kânun-i Esâsî’yi ilan etti. Çalışmalarına devam eden Tersane
Konferansına, Osmanlı Devletinden başka İngiltere, Fransa, Rusya,
Avusturya, Almanya ve İtalya katıldı. Yabancı delegeler, önceden
hazırladıkları metni Osmanlı delegelerine sundular. Buna göre, Osmanlı
askeri, Karadağ ve Sırbistan’dan çekilecek, Bulgaristan’da doğu ve batı
Bulgaristan adı ile iki ayrı eyalet kurulacak ve Bosna-Hersek’le
birlikte bu iki eyalete muhtariyet verilecekti. Osmanlı Devletinin bu
şartları kabul etmemesi üzerine konferans dağıldı. Konferansa katılan
İngiltere Başmurahhası Hindistan Nazırı Lord Salisbury, savaşı önlemek
hususunda çok gayret gösterdi. O, Midhat Paşa'nın aksine, bir savaş
çıktığında İngiltere’nin, Osmanlı Devletine yardım etmeyeceği
kanaatindeydi. Lord Salisbury, Sultan İkinci Abdülhamid’le de görüşerek
durumun vahametini izah etti. Padişah, savaş istemiyordu, fakat, savaş
isteyen devlet adamlarının baskısı altında idi. Bunların başında
Sadrazam Midhat Paşa ve Harbiye Nazırı vekili Müşir Redif Paşa
geliyordu. Midhat Paşanın teşvikiyle, yüksek medrese talebesi sokaklara
dökülüp, Padişahın penceresi altına kadar giderek “Harb istiyoruz!”
diye bağırdı.

Tersane Konferansında müspet bir netice alınamayınca, Londra’da bir
konferans daha toplandı. Bu konferansta Bâbıâlî’ye, Tersane
Konferansının kararlarından daha hafif ıslahat şartları teklif edildi,
ancak Osmanlı devlet adamları, bu teklifi de reddettiler. Londra
protokolünün Osmanlılar tarafından reddedilmesinden sonra Çar,
Karadağ’a sadece Nikşik kazası bırakılırsa savaşı önleyebileceğini
Bâbıâlî’ye bildirdi. Ancak, bu teklif de sadrazam İbrahim Edhem Paşa
tarafından reddedildi.

Avrupa devletlerinin savaşa mâni olma teşebbüsleri başarısız kalınca,
Rusya, 24 Nisan 1877’de Osmanlı Devletine savaş ilan eti. Sırbistan,
Romanya ve Karadağ prenslikleri de Osmanlı Devletine isyan ederek
Rusya’nın yanında yer aldılar. Yunanistan da düşmanca bir tavır
takınınca, Osmanlı Devleti savaşta yalnız kaldı.

93 Harbi, Tuna ve Kafkasya cephelerinde cereyan etti. Tuna cephesi
başkumandanı, Serdâr-ı ekrem Müşir Abdülkerim Nâdir (Abdi) Paşa idi.
Emrindeki kuvvetler, üç orduya ayrılmıştı. Bunlardan Garp ordusunun
başında Müşir Osman Paşa, Şark ordusunun başında Müşir Ahmed Eyüp Paşa,
Cenup ordusunun başında ise Müşir Süleyman Paşa bulunuyordu. Bu
cephedeki denge, Osmanlıların hayli aleyhineydi.

Abdülkerim Nâdir Paşanın, düşmanın Tuna’yı geçmesine seyirci
kalmasıyla, harp yarı yarıya kaybedildi. Halbuki Osmanlılar için en
büyük ümit, Rusları Tuna seddi üzerinde durdurabilmek ve bu seddi
aşmalarına engel olabilmekti. Bu zafiyetinden dolayı Serdâr-ı ekrem,
bir müddet sonra Dîvân-ı harbe verilip mahkum olacaktır.

7 Temmuz’da Tırnova, 16 Temmuz’da Niğbolu’yu alan Ruslar, Şıpka
Geçidine hâkim olup, Balkan Dağlarını aşmaya başladılar. Abdülkerim
Nâdir Paşanın azledilip yerine çok genç, müşir Mehmed Ali Paşanın
başkumandan olması ve ordu içindeki diğer ayrılıklar, müşirler arasında
rekabeti artırdı. Bu husus, savaşın kaybedilmesinde önemli sebep teşkil
etti. Müşir Süleyman Paşa, Şıpka Geçidini ele geçirmek için, bir hafta
gece-gündüz demeden taarruzda bulundu, ancak muvaffak olamadı. Bu defa
Şıpka’yı geçmek için, Müşir Mehmed Ali Paşa taarruza geçti. Ayazlar,
Karahasan, Ablova ve Kaçılova Meydan Muhârebelerini kazandı ise de,
devamlı takviye alan Rus kuvvetlerini söküp atamadı. Müşir Osman Paşa
ise savunma savaşına yeni prensipler getirerek, Plevne’de düşmanı üç
defa mağlup etti. Üçüncü Plevne Zaferinden sonra, Sultan İkinci
Abdülhamid Han tarafından “Gâzi” unvânı verildi. Yeni takviyelerle
güçlenen düşman karşısında Osman Paşa, yardım alamadığından Plevne de
düştü. Plevne’nin düşmesi ile, sayıca pek fazla olan Rus birlikleri
serbest kaldılar. Bu sırada Sırplar Niş’e girmişler, Karadağlılar da
İşkodra çevresine kadar ilerlemişlerdi. İleri harekâtlarına devam eden
Ruslar, Sofya, Niş ve Vidin’i aldıktan sonra Edirne’ye ve burayı da
alıp Yeşilköy’e ulaştılar. Grandük Nikola, sulh şartlarını dikte etmek
üzere, umumî karargâhını burada kurdu. Böylece Tuna cephesindeki savaş,
Osmanlıların aleyhine netîcelendi.

93 Harbi’nin ikinci cephesi Kafkasya idi. Kesin neticenin alınacağı ve
alındığı Tuna cephesi kadar mühim olmamakla beraber, burada da pek
büyük savaşlar oldu. Cephe kumandanı Ahmed Muhtar Paşa idi. 125.000
kişilik Rus ordusunun başında ise, Ermeni asıllı Melikof bulunuyordu.

Devamlı takviye alan Ruslar, 30 Nisan’da Doğu Bayezid’i ele geçirdiler.
Muhtar Paşa, Ruslara karşı 21 Haziranda Halyaz, 25 Haziranda Zivin, 25
Ağustosta Gedikler Meydan Muhârebelerini kazandı. Ahmed Muhtar Paşaya
bu zaferlerden sonra, “Gâzi” unvanı verildi. 4 Ekimde Yahniler Meydan
Muharebesi de kazanıldı, ancak takviye alan Rusları durdurmak mümkün
olmadı. 15 Ekim 1877 Alacadağ Meydan Muharebesi, Kafkas cephesinin
dönüm noktası oldu. Ahmed Muhtar Paşa, fazla zayiat vermemek için
Erzurum’a çekilmek zorunda kaldı. Kars açıkta kaldığından, 18 Kasım’da
Rusların eline geçti. Fakat Ruslar, Erzurum halkının da katıldığı
destanlaşan savunma karşısında, Erzurum’u alamadılar. Bu sırada Ahmed
Muhtar Paşa, Padişah tarafından İstanbul’un muhafazası ile
görevlendirilip İstanbul’a çağrılınca yerine Müşir Kurd İsmail Paşa
getirildi.

93 Harbi, Osmanlı Devletinin ağır mağlûbiyetiyle neticelendi. Rumeli
Türklüğü, Rus birlikleri ve Bulgarların büyük katliamı sebebiyle, büyük
sarsıntıya uğradığından, Türk nüfusu azınlığa düştü. Son asır Türk
tarihinin en büyük göç faciâsı vuku buldu. Balkanlardan Anadolu’ya
uzanan yollar, göçmen kafileleriyle doldu. Bunların büyük bir kısmı,
yine Ruslar ve Bulgarlar tarafından imha edildi.

Rusların Yeşilköy’de karargâh kurmalarından sonra, Babıâlî, 19 Ocak
1878’de Rusya’dan mütareke istedi. 9 ay 7 gün süren savaşa, 31 Ocak
1878’de imzalanan Edirne Mütarekesi son verdi. Sonradan, 3 Mart
1878’de, Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması imza edildi, ancak yürürlüğe
girmedi. Abdülhamid Han, siyasî dehasıyla, bu antlaşmayı yürürlüğe
koydurmadı. Ayrıca bu antlaşma, Rus nüfuzunu son derece arttırdığından,
Avrupa devletlerini telaşa düşürmüştü. Avrupa devletlerinin
iştirakleriyle tertiplenen Berlin Antlaşması'na göre (13 Temmuz 1878),
önceki antlaşmanın bazı maddeleri hafifletildi. Ancak, Osmanlı Devleti
bu antlaşmaya göre, bugünkü Türkiye’nin üçte birine yakın toprak ve
büyük nüfus kaybına uğradı. Ayrıca, 800 milyon altın franklık savaş
tazminatı ödeme mecburiyetinde bırakıldı. Balkanlarda ise Sırbistan,
Karadağ ve Romanya bağımsız birer devlet oldular.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz