Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
CRUEL
CRUEL

PANİK BOZUKLUK S_mod10
Erkek Yay
Maymun
Mesaj Sayısı : 1345
Doğum tarihi : 18/12/80
Yaş : 43
Nerden : istanbul
İş/Hobi : elektrik teknisyeni
İleti : format
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuRep Gücü : 0
Rep Puan : 208
Kayıt tarihi : 28/10/08
http://muradiyeforum.net

PANİK BOZUKLUK Empty PANİK BOZUKLUK

Salı Ara. 02, 2008 9:48 am
GENEL ÖZELLİKLERİ


PANİK BOZUKLUK K21
Panik bozukluğu sosyal ve mesleki işlevsellikte ciddi sorunlara yol açan süreğen seyirli ve sık görülen bir hastalıktır.
Bu bozukluğun bedensel belirtilerle karakterize ani korku dönemleri
şeklinde ortaya çıkan yineleyici ve beklenmeyen “ panik atakları”dır.
Panik atak sırasında sempatik ve parasempatik uyarılmaya ait çarpıntı,
nefes darlığı, titreme , sarsılma, göğüs ağrısı , göğüste sıkışma
hissi, baş dönmesi , sersemlik, uyuma, karıncalanma gibi bedensel
belirtiler birkaç dakika içinde hızla ortaya çıkarak kişiye şiddetli
bir korku, genellikle ölüm korkusu yaşatmaktadır. Yaşanan bu anksiyete
(kaygı) kişiyi bir sonraki panik atağın ne zaman geleceğine dair yoğun
bir endişeli beklenti içine sokar. Genel toplumda yaşayanların %10'u
yaşamlarında en az bir panik atağı deneyimlemektedirler. Ayrıca bu
ataklara bağlı olarak bedensel sağlıkla ilgili kaygılar yoğunlaşabilir
ve panik ataklarına ikincil agorafobik kaçınma davranışı gelişebilir.
Agorafobiyi panik atağının ya da panik benzeri belirtilerin (örneğin
çarpıntı) çıkması halinde kişinin yardım alamayacağı ya da kaçıp
kurtulmanın zor olacağı yer ve durumlarda bulunmaktan kaygı duymak
şeklinde tanımlayabiliriz. Agorafobik kaçınma uçak, metro, otobüs,
tren gibi toplu taşıma araçlarında , sinema, süpermarket, pazar yeri
gibi kalabalık ortamlarda, tünel, asansör gibi kapalı yerlerde
kalındığında, özellikle trafik sıkışıkken otomobile binmek ve sürmek ,
sokakta yürümek, evden uzaklara gitmek, evde tek başına kalmak, açık
alanlarda bulunmak , yüksek yerlerde bulunmak ve köprülerden geçmek
söz konusu olduğunda ortaya çıkabilir. Bozukluğun önemli özellikleri
arasında yer alır ve oluşan yeti yitiminin temel nedenidir. Bu kaçınma
davranışı nedeniyle hastalar ev işlerini yapmada, sosyal ilişkileri
sürdürmede ve mesleki işlevlerini yerine getirmede zorluk yaşarlar.
Panik atakları sırasında çarpıntı, nefes darlığı, baş dönmesi,
tansiyon değişikliği, terleme, göğüs ağrısı, göğüste sıkışma
hissi,bulantı, karın ağrısı, uyuşma ve karıncalanma gibi belirtiler
olması kişilerin ölümcül veya ağır bir hastalıkları olduğu şeklinde bir
inanca kapılmalarına neden olur. Hekimlerin tıbbi güvence vermesi bile
yetersiz kalır ve hekim hekim dolaşabilirler. Panik bozukluğu hastaları
ilaç yan etkilerine karşı biyolojik olarak daha duyarlıdırlar. İlaç yan
etkileri sağlıklı kişilere kıyasla daha sık ve daha şiddetli olabilir.
Panik bozukluğuna özgü bir muayene veya laboratuar bulgusu yoktur.
Tanı hastadan alınan bilgiye dayanarak konur. Panik bozukluğunun
belirtilerinin görülebildiği diğer tıbbi durumlardan şüphelenilmesi
durumunda gerekli tetkikleri yapılarak olası başka hastalıklar ekarte
edilir.
Panik bozukluğunun oluşumundan beynin çok sayıda ve birbiriyle
etkileşen nörotransmitterler ( beyindeki hücrelerarası iletiden
sorumludurlar) aracılığı ile düşünce , duygulanım ve davranışları
düzenleyen farklı alanlarının işlevlerindeki bozulma söz konusudur.
Korku yaşanması sırasında sempatik sinir sistemi aktive olur ve savunma
davranışları ortaya çıkar. Nörobiyolojik araştırma sonuçları paniğin
oluşumunu korku yanıtının eşiğinin düşük olmasıyla ilişkilendirmiştir.
Yani korkunun tetiklediği mekanizmalar sağlıklı bir insana göre daha
kolay açığa çıkar. Panik bozukluğunda ailesel bir yatkınlık ta söz
konusudur. Birinci derece yakınlarında panik bozukluğu olan kişilerde
yaşam boyu panik bozukluğu görülme sıklığı sağlıklı kişilere göre 7-20
kat fazladır.
Beynin çeşitli alanlarındaki bu işlev bozukluğu, fiziksel (ör:
çarpıntı) veya zihinsel ( Ör: kontrolünü kaybedeği korkusu) kökenli
içsel durumların yanlış olarak katastrofik bir şekilde yorumlanmasına
bağlıdır. Bir panik atağı yaşayan kişi atak sırasında oluşan
belirtilerinden bedensel veya ruhsal açıdan tehlikeli, zararlı ve hatta
ölümcül olabileceği inancına kapılır. Hastalar anksiyete
belirtilerinden korkmaya başlarlar. Bir bakıma panik hastaları korkudan
korkmakta ve dikkatlerini bu belirtilere yoğunlaştırmaktadırlar.
Sürekli olarak bedenlerinde olası bir panik atağını düşündürecek
belirti ararlar. Bu katastrofik inançlar yeniden anksiyeteye ve
dolayısıyla daha fazla bedensel belirti ve duyuma neden olurlar.
Anksiyetenin ve çarpıntı , nefesdarlığı, terleme gibi belirtilerin
algılanması yeni panik ataklarına yol açar. Kısırdöngü ortaya çıkar.
Bu genetik yatkınlık ve beynin bazı bölgelerindeki işlev bozukluğu
yanında stres verici yaşam olaylarının , erken çocukluk dönemindeki
kayıpların, ayrılma anksiyetesi ve okul fobisi yaşanmasının , kaygılı
bir yapıya sahip anne babaya sahip olmanın, bağımlılık, güvensizlik,
kendini öne sürememe, takıntılı düşüncelere sahip olma gibi kişilik
özelliklerinin , bu hastalığa hazırlayıcı etkenler olduğu
düşünülmektedir.
Her hastalıkta olduğu gibi panik bozukluğu olan kişilerde de iyi bir
tedavi hasta ve hekim arasındaki iyi bir ilişki ile başlar. Kişinin
durumuna ilişkin bilgi sahibi olması atakların nedenini anlaması ,
neden ilaç kullanması gerektiği ve bu rahatsızlıkta nasıl bir
psikoterapötik yöntem uygulanacağına dair fikir sahibi olması hasta
hekim işbirliğinin en önemli kısmını oluşturur. Bu bilgilendirmenin
yalnızca hasta için değil aile bireyleri için de önemlidir. Tercihen
birlikte yaşadığı kimsenin tedavi sürecine dahil edilmesi daha uygun
olabilir. Panik atağının ve diğer belirtilerin zararsız doğada
olduklarını , endişelenmemeleri gerektiğini ve panik atağı sırasında
yatıştırıcı davranışlar sergilemelerinin önemi vurgulanmalıdır. Ailenin
yapacağı en önemli katkı hastaya tedavi önerilerine uyması konusunda
cesaretlendirici ve yardım edici tarzda yaklaşmak olabilir.
Panik bozukluğu devamlı bir seyir gösterir. Zaman zaman alevlenmeler
ve iyileşmeler görülür. İyileşme yıllarca sürebilir.10-15 yıl sonra
alevlenme görülebilir. Hastaların yaklaşık %70'inde tam iyileşme ya da
belirgin düzelmeler kaydedilmektedir. Geri kalan %20-40 hastada ise
uzun süre tedavi gerekir. Panik bozukluğu genç yaşlarda başlar ve yaş
ilerledikçe şiddeti azalır.
Bu rahatsızlığın tedavisinde günümüzde kullanılan ilaçlarla hastaya
zararı olmaksızın çok iyi yanıtlar alınmakta ancak tek başına ilaç
tedavisi bazı hastalarda yeterli olmamaktadır. Hastanın yalnızca
varolan belirtileri değil kişilik özellikleri , yaşadığı sosyal çevre
ve aile dinamikleri de gözden geçirilmeli , bir bütün olarak ele
alınmalı ve uygun bir psikoterapötik yöntem yaklaşımla ilaç tedavisi
desteklenmelidir.
Uzm. Dr. Bahar Gürsoy
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz