LAF OLSUN DİYE YAZILMAYAN, LAF OLSUN DİYE OKUNMAYAN NOT'lar...
C.tesi Kas. 29, 2008 5:06 am
DÜNYA VE TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLER...
Gerçekten bugün insanı en çok düşündüren olgu, dünya
yaşamına bir yüzyıldan fazla egemen olan entelektüel akımların ve
tartışmaların hiçbirinin, Türkiye’yi idare edenler ve ona oy verenler
katında yansıdığını gösteren bir küçük işaretin olmamasıdır.
Dünya
entelektüel yaşamını allak bullak eden düşünceler, akımlar, tartışmalar
Türkiye eğitim alanında ilköğretimden üniversiteye kadar yer almıyor.
Sadece birtakım yaftalar olarak kültür portmantosuna palto gibi
asılıyor.
Türkiye’nin
tarihçileri nedense dünya ile yüzlerce yıl savaşmış Osmanlı’nın
karşısındaki ülkelerin sanayi, eğitim, kültür, sanat, üretim alanında
bize göre ne durumda olduklarını merak edip de yazmıyorlar. Böylece
karşılaştırmasız tarih yazını sadece gollerin gösterildiği futbol
maçlarına benziyor.
Türkiye’de
hiçbir kültür tarihçisi resimsiz, heykelsiz, bilimsiz, felsefesiz
gelişmiş bir kültür olamayacağını düşünmedi. Kimse bizde Mühendishane
açıldığı zaman, Viyana’da da mühendishane var mıydı diye merak etmedi.
Biz Rus Bilimler Akademisi’nin ne zaman kurulduğunu merak etmiyoruz.
Viyana’da dünyanın en büyük doğa tarihi müzesi varken, bizde neden
olmadığını düşünen bir adam çıkmıyor. Haydn, Mozart, Beethoven ise
kırsal kültürlünün aklına bile gelmiyor.
BUGÜNKÜ YÖNETİCİLER OSMANLIDAN DAHA CAHİL...
Bugünkü
kırsal kültür temsilcileri 18. Yüzyıl Osmanlı idarecilerinden çok daha
cahil. Oysa o dönemde Avrupa hakkında bilgisizlik bir ölçüde
anlaşılabiliyor. Ama AB kapısında beklerken Türkiye’de yapılmaya
çalışılan işler çağdaş bir insanın kabul edemeyeceği kadar
mantıksızdır. Bu cehaletin sürüp gitmesinde, paraya odaklanmış
düşünceleri ve amaçları yansıtan, ve halkı düşünemeyen aptallara
çevirme görevini üstlenen bir medya var. Hiçbir alanda teknik ve
entelektüel standartları yerine getiremeyen bu ülkede, beyin yıkama
görevi üstün bir ‘efficiency’ ile gerçekleştiriliyor. Bu durum medyanın
amacına uygun bir programı gerçekleştirmesi midir, yoksa medyayı
yöneten kültürün de halkın düzeyinde olmasından mı kaynaklanıyor bunu
söylemek zor. Fakat temelde politik yönlendirme dışında medyanın
çağdaş kültürle ilişkisi sporadik gösterilerden ibarettir. İktidar
payandacıları gazete ve dergilerinde çağdaş kültürün ve demokrasinin
havarileri pozunda, tavus kuşu gibi dolanıyorlar. Ama örneğin
hiçbirinin aklına ‘Amerika’da bu kadar çok Türk tarihçisi varken,
Türkiye’de neden bir Amerikan tarihçisi çıkmıyor?’ sorusu gelmiyor.
Mustafa Kemal’in
büyüklüğünü anımsamamak olası değil. Türk tarihçilerine dünya tarihi
yazdırmak isteyen, Anadolu arkeolojisini öğrenmek için Avrupa’ya
Anadolulu öğrenci gönderen, Avrupa musikisi konservatuarı açan, 87
Alman profesörünü yeni açılan üniversiteye davet eden bir devlet ve
kültür adamı 70 yıldır gelmedi. Bugünkü cehalet gösterisinin çevresinde
dolanmak bile acı verici.
La Monde Diplomatique yıllarca önce ‘Kendi Kültürleriyle Hasta Olan Toplumlar’ adlı bir küçük kitapçık yayınlamıştı. Yazar Claude Julien’in makalesinde Petain Dönemi’nde egemen olan ruh halinin bütün bir toplumsal sınıfı etkilemiş olduğunu anımsatır. Türkiye’de olan da budur. Kırsal kültür zaten üstünkörü var olan çağdaşlık düşüncesini esir ya da satın almıştır.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz