Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

İnternet Geldi Gali 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : İnternet Geldi Gali 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

İnternet Geldi Gali Empty İnternet Geldi Gali

Cuma Kas. 28, 2008 6:04 am
Köyün erkekleri köy kahvesinde günün anlam ve
önemini belirten günlük dedikodularını yaparken, Şıbbak Hüseyin kasıla
kasıla kahveye gelir. “Selamın Aleyküm” der ve bir sandalyeye dizini
altına kıvırarak oturur. Kasketin ibiğini ufaktan yukarı doğru işaret
parmağıyla kaldırır. Bu durumu gören arkadaşları dayanamaz ve merakla
sorarlar “Ne o len, şıbbak, hayırdır ne havadisle va gene” Şıbbak
normalde normal bir insan gibi davranırken ne zaman ilginç bir haber
alsa bu hareketleri yapardı. Haber alma ajansına ne zaman bir ilginç
haber düşse köylüyü meraklandırmak için mutlaka kendine has
hareketlerini yapar ve biri soruncaya kadar o havasını sürdürürdü.

“Arkadeşle
bundan kelli bana öyle sade bide gibi, öyle yavan ekmek gibi, duzssuz
aş gibi, balsız arı gibi, çocuksuz garı gibi, dölsüz dana gibi
davranmeyceniz. Kelimelenize dikkat gonuşceniz. Bana bundan kelli
Şıbbak bey deceniz gali” diye ükela ve kendini beğenmiş bir yüz
ifadesiyle dudaklarını uzata uzata konuşunca, köy kahvesinde şiddetli
bir kahkaha koptu.

Oturanlardan yırtık göz Salih, “Hadi len!
Ordan deli şıbbak, yağmurda galmış gatır boku gibi gabarma da deyve
bakam ne olmuş” diye, Şıbbağa çizmeyi aşmaması hakkında anlayacağı
dilden bir ihtar çekti.

Şıbbak hemen
kendini toparlar ve “Arkadeşle, köye internet geliyomuş! İnternet!”
der. Köylü internetten bi haber olduğu için anlamsız anlamsız Şıbbağın
yüzüne bakar. Köylünün anlamsız baktığını gören Şıbbak bu bakışlara
anlam kazandırmak için internet hakkında başlar konuşmaya.

"
Ekinleri ektik çok şükür, bu sene yağışlada iyi, gübreyide zamanında
vedik. Hele bi de internet gelivedimiydi, bak sen gali berekete" Bu
Comburt köyüne internet geldikten sona ineklerin südü pek bi
artıvemiş.Gova gova gadınla sağmaynen bitiremimişle de, derele çayla
südünen dolmuş. Rabbimin işi işte vedimi veriyo canım. Emme onu bunu
bilmem. İnternet şart gardeşim. Hem oldumu şöle vayleslisinden olcek.
İneklen damına, goyunun ağılana ceyran çekcen diye uğraşmaycen gali,
kendisi havadan sudan geçemiş bulurumuş yolunu... Helebi gelsin de sen
o zaman görüvecen Şıbbağın Deli Üseni. Zengin oluvecen de Köyde fakir
gomacen len!"

Deyince bütün köylü merak içinde bir birine
bakakaldı. İçlerinden Çapar Hasan, “Len Şıbbak bak benim azımı
bozdurma. Hadi şindi havala güzel
yağış iyi. Baharın yağmır yağmeyverirse sen internetini alda! Töbe!
Töbee! Garışma Allah’ın işne. Benim azımı bozdurma öğlenin hayırında,
İnternetmiş. Deli bozuk bulup bulup geliveri böle şeyleri neleden
bulusa” der ve sinirlenir.

Şıbbak “Hoşt köpek! Len çapar, olum
sen gup guru inatsın he! Aha ondan böle çavdar sapı gibi geziyon
ortalıkta. Bakam bi dinle len! Hemen harımdan köpek çıka gibi
saldırıveriyon insana. Bakam bi sor len, ören bakam adam akıllı da,
ondan sona havlayıve ortalık yerde bana. Hemen adamın paçasını yırtıp
alıyon aşşa.

Çapar Hasan, ince zayıf bacaklarını üst üste atıp
dönüyor kıçını Şıbbağın masaya, sonra homurdanmaya başlıyor
“İnternetmiş! Tarna çorbası da yapıyomuymuş len bu! Çifti de süre gali”
diye bıdırdanıp duruyordu yan masada.

Naçar Ramazanın konu biraz
dikkatini çekmiş olacak ki “ Ee! Şıbbak daha nele yapıyomuş bu
internet” deyince. Başladı şıbbak yine konuşmaya.

“Bak olum iste
inanın aha, iste de inanman gari. Bu internet vaya. Her bişey
yapıyomuş. Böle düşünüyo düşünüyo ona söylümuşun, o hemen bulup
getiriveriyomuş sana. Emme parasını alıyomuş deveren, sona demedi demen
gali”

Aradan ince sesiyle ince bıyıklarını buran Cıngış Halil “
her şeyi mi len?” deyince. Şıbbak “Len olum cıngış çıka gali şu kafanı,
len olum bi iki dakka insan oluve len. Aklın fikrin uşgurunda. Yürü git
deyyus. He len! He! seni damızlık baleycez len internete. Töbe Yarabbi!
İnsanı künaha sokar bu densiz ya!” der.

Naçar Ramazan “Sen o densize bakma aslanım, anlat baken neyimiş bu böle”.

“Bak
naçar, geçen günü çift sürüp durun göl talada. Baktım adamın biri
ceyran gibi bişey çekip duru direklere. Bağırdım adama “Leeyynn Sadec,
beri bak bi, ne edip durusun orlada sen gel hele bakam bi cığara
sarıveren de telleyem beraber” dedim. Adam geldi yanıma telefon
melefon bişey dedi. Ben anlamayınca postaneden geliyon ben, internet
çekcez sizin köye dedi. Bende neyimiş a sadec bu internet dedikleri?
Dedim. Adam önce gülüvedi sonra anlattı emme, sağolsun.

Comburt
köyüne çektik dedi. İnekle bi süt veriyo govala gapla almadı da
derelere döküyolla dedi. Her yanı bereket ediyomuş. her şeyi
söyleveriyomuş. Talaya ne ekcen? Ne kaldırcen? Herbişeyi
söyleveriyomuş. Amma iyi sözüne bakasan göm gök zengin oluverisin dedi
bana. Len gos goca devletin adamı yalan mı? söylevecek benim gibi garip
ileşbere” deyince.

Naçar Ramazan “Hakket essah olmasın len bu?
Baksan ya tıp hastanesi ne gada ilerledi? Adamın imiğini değiştiriyolla
len. Bakasın buda olur” deyince Çapar Hasan döndü ve sinirli bir sesle
“Len Naçar aha bu deli sana da bulaştırdı ya daha gali sende hayır
etmen ha!” diye söylendi.

Şıbbak “ben bilmem gali, aha ben
devedim bildiklemi. Gerisine iste inanın iste inanmayın. Galın
sağlıcaknan ben talalara bakmaya gidiyon” deyip kalktı masadan.

Şıbbaktan sonra masada bir ses gürültüsü kaldı başladılar köylüler kendi arasında konuşmaya “iyidir, yok kötüdür” diye.

Akşam karanlığı çökmeye başladığında Şıbbak evine
geldi. Giyilmekten çarığı çıkmış çarıklarını kapının önünde iyice bir
yere vurup çamurunun döktü. Sonra ineklerine ve koyunlarına baktı.
Evinin tahtadan yapılmış ve bir tarafa düşük duran kapısını açıp
içeriye girdi. O sırada kızı Fatma “Buba hoş geldin anam içede ağlıyo”
deyince. Şıbbak “Niye gız? Sıpa, hastamı oldu yoğusa” dedi.

Kızı
“yok yok ondan değil. Sen internetten yeni garı alcen kendime demişin
gavede de, aha ondan” deyince. Şıbbak çok sinirlendi ve “ Ulen bu
Cıngış Halili ibreti alem için aha köyün minaresine ascen gali, Hey!
Rabbim Aha şeytanı yaraddın da, bu cıngış Halili niye yaraddın.? Töbe
Yarabbi töbe günaha girdim ya!” dedi ve içeriye girdi.

Şıbbağın
karırsı ince uzun boylu bir o kadarda sert ve otoriter bir köylü kadını
yapısıyla ocaklığın başında oturmuş başını iyice sarmıştı. Gözyaşları
içinde oturan karısını görünce Şıbbak, “Gız Ayşe, hele kalk baken bi,
ay çiçeği gibi bakıve baken” diyerek gevrek gevrek güldü. Karısı asık
suratını daha da bir asıp “ Sus hiç bennen gonuşma, sen git o
internetteki garıynan gonuş. Bi de ay çiçeğim deyo. Sende benim aha
tezeğimsin gali bundan buyanna” diye sert bir dille Şıbbağın
sempatikliğini veto etti.

Şıbbak kasketini çıkarıp kel kafasını
sildi çünkü sıkıntılı bir gün olacaktı. Şıbbak işte bu yüzden şıbbaktı,
köy yerinde her kesin bir lakabı olurdu ve hiçbir lakap tesadüfen
verilmez hersin o lakabı hak etmesi beklenir ve hak edene, hak ettiği
lakap takılırdı. Saçı olmayan Şıbbağada bu yüzden köylü Sıbbak diyordu.


Şıbbak karısına döndü ve “Hey benim ceylan bakışlım, soğan
acısı sevdam, kuru yufkam, taze yoğurdum. Hiç ben gönül çayırında senin
sevdandan başka sevda otlatır mıyım? Hadi yağcek hava gibi gürleme,
galdırıve gali garabulutları da, güneş açıvesin he! Ay çiçeğim” diye
bütün sempatiklik ayarlarını sonuna kadar açtı. Ama karısı öyle bir iki
süslü lafa yumuşamayacak kadar sertleşmişti.
Şıbbak karısının
gönlünü almak için birkaç gün tarlaya daha az gidip bu fazla zamanı ona
yalakalık yaparak geçirdi ve sonunda karısının gönlünü aldı.

Aradan
bir iki ay geçti ki artık kahvede ve köy çeşmesinin başındaki sohbetler
de değişmişti. İnternete karşı gelen Çapar Hasan sesleniyordu Cıngış
Halile “ Len Virüs Cıngış, akşam gıpreşim gönderivediydim niye sende
geri gıpreştirmedin baken?” diye. Cıngış “Len olum Gıpreşim Çapar,
akşam bi çıtır düşürüvedim emme, aha bi cavırca dilim oluvese vay anam
vay!” diye sanal dünyadaki serserilik sanatının inceliklerinden
bahsediyordu. Çapar sözlerine devam etti “Len olum Cıngış gördün mü?
Bizim Matrix Şıbbak traktör almış internetten Tiriniti garısıynan
binivemişle, aha talaya gidiyoladı” derken bir taraftan da köydeki
lakapların değişimini dile getiriyordu.

Aradan bir yıl
geçmişti ki. Bazı insanlar daha önce sokağa yığdıkları tezeklerini
kireçledikleri yüksek duvarlardan oluşan kuyulara koymaya başladılar.
Kimisi güller dikti köyün boş yerlerine. Organik gıda daha bir önem
kazandı zaten organik üreten üretici köylülere. Bazı insanlar daha bir
kültürlü olmaya başladı. Muhtar seçimleri daha bilinçli ve demokratik
yapılmaya başladı. Köy okulundaki bazı minikler bile internet ve
bilgisayar konusunda gelişen dünyaya uyum sağladılar. Başarıdan
başarıya koştular adam olmak adına.

Tabiî ki köyden internet
aracılığıyla fotoshoplu resimlere aldanıp gönlünün açılış sayfasına
ekledikleri yalan ve maskeli sevdalara bir umutla tutulup, mutsuzluğa
kaçan kızların sayısı da az değildi. Virüs Cıngışlar bilgisayardan
başını kaldırmıyor, hiç kapanmayan av sezonunu dolu dolu
geçiriyorlardı. Bazı çocuklar gelişen dünyaya büyüklerinden daha çabuk
uyum sağlamışlardı ya! Onlardan bazıları bilgisayar başında vurdulu
kırdılı oyunlar ve çete savaşlarında öldürülen sanal insanların
kanlarıyla besleniyorken.O çocukların babaları. Sebze ve meyveleri
doğal gübreler yerine internetten buldukları verim arttırıcı hormonlu
ilaçlarla yetiştirilmeye başladılar.

Artık köyümüzde internet var. İyi mi? Kötü mü? Siz anlayın, köyümüze internet geldi gali…

27.11.2008
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz